T r o i s

1K 135 133
                                    

"Sevgili Elizabeth,

Umarım sana gönderdiğim kitabı eğitici bulur ve okurken beni minnetle anarsın.

Sevgiler, Isabella"

Günler sonra beklediği mektup yerine gelen Florance Nightingale'e ait hasta bakımı üzerine bir kitap ile duygusuzca kaleme alınmış bir pusula çoğu kişiyi hayal kırıklığına uğratırdı belki ama mumlarla aydınlatılmış küçük oturma odasının tabanındaki yumuşak halıda Mortis ile oturan Elizabeth muzip bir ifadeyle gülümsüyordu.

"Ah, yeni kitap kokusu."

Kitabın kokusunu içine çekerken hevesle hareketlerini taklit eden köpeği de burnunu sayfalara gömmek isteyince oyunbaz bir tavırla havaya kaldırdı elini.

"Rahat dur Mortis, kitap salyalarınla yıkanmaya ihtiyaç duymayacak kadar yeni."

Uyarısına kulak asmayıp zıplamaya çalışan köpeğini kucağından hafifçe iterek ayağa kalktı genç kadın. Terziden sonra uğradığı postanede kendi adına gelen büyükçe zarfı gördüğünde heyecanlanmıştı ve elindeki kitap kesinlikle bu heyecana değerdi.

Hayranlık beslediği kadınların eserlerinin süslediği kitaplığında, yeni kitabını Uğultulu Tepeler, Jane Eyre ve diğerlerinin olduğu rafa koyacaktı. O her ne kadar ayrımcılık yapmadığını iddia etse de Charles Dickens'inkilerle Jane Austen ve diğer kadın yazarların eserlerinin durduğu farklı raflar her şeyi anlatıyordu.

Rafa koymadan önce sayfalarını hızlıca karıştırırken yere düşen kağıdı görünce tekrar gülümsedi.

Isabella'nın vazgeçtiğini düşünmemiştin değil mi?

En kısa zamanda okuyacağı kitabını rafa dikkatle yerleştirdikten sonra eski pozisyonunu aldı halının üzerinde. Diğerinin aksine kargacık burgacık harflerin mürekkep lekeleriyle dans ettiği mektup, asıl beklediğiydi işte.

"Ah, Lizzy,

O kadar heyecanlı olaylar olurken sana sadece kısa bir pusula göndereceğimi nasıl düşünebilir Matmazel Aubina, anlayamıyorum. Gerçekten bazen onun bu yüzden hâlâ 'matmazel' olarak kaldığını düşünüyorum, bir heykel gibi duygularından arınmış sanki.

Sir Chane hakkındaki dedikodulara dahi tepkisi aynı.

Ah, dur, baştan başlayayım; aslında benim de sadece birkaç davette uzaktan gördüğüm bir soylu kendisi. Hakkındaki bilgileri ondan edinmedim tabi, bilirsin pek konuşmayı sevmeyen tiplerden. Ama böyle dediğime bakma; 'Bir Fransız kadar tutkulu ve bir İngiliz kadar soğukkanlı' olarak anıldığına yemin ederim. Ne edepsiz kadın ama şu Mrs. Shelby...

Söz konusu centilmen hem Fransız hem de İngiliz kanı taşıyormuş ama asıl önemli olan bu değil.

İnanamayacaksın ama...

Bu adam 'bizim' Mavi Sakal'ın ta kendisi.

Siz Painswick'e taşındıktan sonra yanınıza geldiğim yaz aylarında bahçesine gizlice girdiğimiz malikanenin sahibi o işte.

Hatırlıyorsun, değil mi?

Hani karısı ve iki nişanlısının gizemli bir şekilde öldüğü adam. Ona Mavi Sakal adını takmamız yazık olmuş çünkü hem sakalsız hem de çok yakışıklı. Fakat sakın ona kapılayım deme Lizzy, kadınları onun öldürdüğüyle ilgili dedikodular hâlâ topluluklarda söylenip duruyor, dediklerine göre son ölümden sonra peşindeki bir dedektiften kurtulmak için Fransa'daki akrabalarının yanına kaçmış, yaklaşık on yılın ardından geri dönmüş olması dedikoduları tekrar alevlendirdi tabi. Ortada bir kanıt olsa çoktan asılacağını söylüyor babam ama yine de kendine dikkat et.

LE CHÂTEAU BLEUWhere stories live. Discover now