warm

3.5K 264 44
                                    

Sahilde kimse yoktu. Eh, pek de şaşırtıcı değildi. Oldukça soğuktu. Benim montumu çıkarmaya bile niyetim yokken Atlas çoktan üstündekileri çıkarmaya başlamıştı.

Olanlara inanamıyordum.

Arkadaş değildik. Tanıdık olmak içinse fazla iç içe vakit geçiriyorduk. Üstelik sadece iki kez yalnız vakit geçiriyorduk. Bu hızlı ilerleyişten memnun değildim, dürüst olmak gerekirse. Atlas hala tanıdığım en sinir bozucu, en huzursuz, en dengesiz ve en şeytani kızdı.

Neden hala onunla vakit geçiriyordum ki?

Hem de bu soğukta!

Atlas'a göz ucuyla bakınca gömleğinin düğmelerini sökmeye başladığını fark ettim. Gömleğinin arasından toz pembe sütyenini görünce onu durdurmaya çalıştım.

"Bekle--bekle! Mayon yanında yok mu?"

Bana aldırmadan gömleğini çıkardı. Yutkunup cevap vermesini beklerken gözlerimi yüzünde tutmak için özel bir çaba sarf etmem gerekeceğinden önce çekindim.

Ama sonra fark ettim ki, Atlas'ın yüzüne bakmak bedenine bakmaktan çok daha iyi hissettiriyordu. Gözlerim bedenine kaymaktansa yüzünde kalmayı tercih ediyordu.

"Büyü artık, Mendes. Gerikafalılığın beni etkiledi."

"Yanında başka kıyafetin var mı? Üstelik--"

Gözlerini devirdi. Eteğini de çıkarıp kumun üstüne attı. Birlikte geldiğimiz arabasını dışarıdaki otoparka- elbette son model oldukça pahalı bir Audi idi-park etmişti. Bu yüzden çantalarımızı ve eşyalarımızı kayalıkların yanına bırakmak zorunda kalmıştık.

"Çok konuşuyorsun. Soyun artık. Seni tekrar yeneceğimden emin olmak istedim sadece. Hadi."

Okyanusa koştu. Ufak tefek bir kızdı. Atlas Zec'i iç çamaşırlarıyla görmek için can atan tüm erkeklerin söylediği sözler aklıma geldi. Hepsinin dedikodu olduğu ortaya çıkmıştı şimdi. Gözlerim benden uzaklaştıkça tümüne odaklandı. Atlas'ın bedeni de güzeldi, bu konuda haklılardı.

Ama bedenini nedense "seksi" ya da "ateşli" bir et parçası olarak görmektense daha çok bir çizim gibi inceleyebiliyordum. Bir animasyon filmi yapılırken her karesinde kara kalemle çizilip birleştirilerek oluşturulan kusursuz bir dans sahnesi gibiydi.

Ayakları neredeyse ellerim kadardı. Bilekleri o kadar inceyidi ki bazen yere basarken kırılacağından dolayı yüreğim yerinden çıkıyordu. Bacakları, belki de bileklerinin inceliğinden dolayı, hoş bir kalınlığa sahipti. Buna rağmen leğen kemiğinin çıkıklığını metrelerce öteden görebiliyordum.

Belinin inceliği belki de en çok göze çarpan yeriydi vücudunda. İçeri doğru öyle bir şekilde girerek inceliyordu ki dikkat çekmemesi imkansızdı.

Kolları bacakları gibi cılız değil, güçlü görünüyorlardı. Fakat kaslı gibi değildi. Dümdüz karnından yukarıya doğru yuvarlak bir biçimde biçimlenen göğüsleri okuldaki erkeklerin abarttığı şekilde değildi. Yani, evet tamam bazıları doğru olabilirdi. Ama benim tek gördüğüm kusursuz bir orantı ve onun yukarısında zariflikle uzanan ince boynuydu.

Kızların neden ondan bu denli nefret edip, ne zaman erkekler ondan bahsetse sıkılıp niçin bahane yaratmaya çalıştığını anlamıştım şimdi.

"Mendes! Hadi!"

Derin bir nefes alıp montunu kuma attım. Kemerimi çözüp pantolonumu attım. Kapüşonlumu da çıkarıp buz gibi havada titrememek için hızlı adımlarla Atlas'ın yanına geldim.

flying in the atlas // mendesWhere stories live. Discover now