warm

3.4K 261 23
                                    

Sabah uyku düzenim mahvolduğundan okula geç kaldım. Koşarak hiçbir şey yemeden çıkacakken annem beni yakaladı.

"Hey, hey. Hiçbir şey yemeden gidiyor musun?"

Arabamı hızlıca gösterdim. "Geç kalıyorum ve benzinim bile yok."

"Ah bunu sorun etme," dedi sinirle beyaz alnını buruşturup. "Anahtarlarına el koyuyorum. İstediğin saatte girip çıkarken belki daha çok düşünmeye vaktin olur."

Aniden gelen öfke beni sarmıştı. Şokla öfke karışınca felç geçirmiş gibi hisseder olmuştum. Anneme bağırmak istemiyordum, kesinlikle bu istediğim son şeydi. Ama beni zorluyordu ve ben sakin kalmak için ayıracak vakit bulamıyordum.

"Anne on sekiz yaşındayım. On sekiz! Biraz arkana yaslanıp rahatlayamaz mısın? Geç kaldım ve bunlarla uğraşacak vaktim yok. En azından otobüsle gideceğimi söyleyebilirdin!"

"Benim çatımın altında kaldığın sürece değil on sekiz, elli sekiz bile olsan benim kurallarıma uyacaksın genç adam."

"Anne, lanet anahtarları vermezsen geç kalacağım ve--"

"Seninle tartışmayacağım. Babanla konuşmak istersen--"

"Babam mı!? Anne, kör müsün? Eve geldiği bile yok! Eviyle çok mu ilgili sanıyorsun? Gözlerini aç artık. Ne ben, ne de sen, ne de Aaliyah!"

Kapıyı sertçe kapatıp çıkıp gittim. Otobüse neredeyse bir dakika geç kalsaydım yetişemiyordum. Koltuğa oturup kulaklıklarımı taktığımda bile öfkeden titrediğimi hissediyordum sanki.

***

Olanları kimseye anlatmamaya karar verdim.

Elbette arkadaşlarımı seviyor, onlara güveniyordum. Ancak şöyle bir şey vardı ki; hepsi bazen çocuk olabiliyordu. Daha durumu ben anlamadan onlara bir şeyler açıklamaya çalışmak... saçma olurdu. Ve boş. Atlas ile hiçbir şey değilken hem de! Yani ben bunu biliyordum ama diğerleri bilmediğimi sanacak, böylece biri gerçekten Atlas'la aramızda hiçbir şey olmadığını kanıtladığında diğerleri dalga geçip benimle alay edecekti.

Bu yüzden risk almaya değmezdi.

Önümde dikilen Bayan Lavinia ile göz göze geldim. Tek kaşını kaldırmış, elini uzatmıştı.

Etrafıma bakınca sınıftakilerinde bana bakmakta olduğunu fark ettim. Neler olduğunu anlamaya çalışırken sonunda Bayan Lavinia konuştu.

"Ödevini vermeyecek misin?"

Ödev mi?

Ne ödevi?

"Ben ah...--" çantamı kapıp içinde bir şey bulma umuduyla karıştırmaya başladım. Belki unuttuğum ödevi yapmıştım? Belki kafam başka bir yerdeydi ve ben çoktan yapmış olduğum ödevi çantama koymuştum?

Ancak çantamda tek bulduğum şey: bir defter, birkaç kalem ve suyumla cüzdanımdı.

"Üzgünüm," dedim çantamı göğsüme bastırıp teslim olmuş bir şekilde. "Tamamıyla... aklımdan çıkmış."

Birkaç kişi alayla şaşkınlık nidaları çıkardı. İlk kez ödevi yapmayı unuttuğumun ben de farkındaydım ama herkesin biraz sakinleşmesi gerekiyordu. İyi bir öğrenci olmak için ödevleri eksiksiz yapan biri değildim. Sadece sorun çıkarmamaya çalışıyordum.

flying in the atlas // mendesWhere stories live. Discover now