21.2K 2.1K 2.1K
                                    

taehyung, 2017, busan

aynı anda konuştuğumuz çocuğa bakarken dikkatle ondan uzaklaştım ve olayın doğruluğunu kavramaya çalıştım.

"o zaman," diye başlayarak konuşmak için kendimi yüreklendirdim. "doktor ile konuşalım."

"yapabilecek hiçbir şeyleri yok," diye kestirip atttı. "tedavisi yok bunun."

"ne yani?" diye çıkıştım, o ters tepki verince. "sürekli bu acıyı hissetmek zorunda mıyım?"

"aynı acıyı ben de hissediyorum, ikiz."

soğuk sesi, tüylerimi diken diken ederken ona karşı gözlerimi devirdim ve ruhumun ait olduğu çocuğa gıcık olmaya başladım. onunla böyle bir durumda sıkışmayı elbette ben de istememiştim.

"ee," dedim onu konuşturmaya çalışırken sırtımı yeşil bankın arkasına yasladım. o da aynı benim gibi oturduğum da yaptığımız hareketlerin aynı olduğunu görüyor, git gide daha çok korkuyordum. "kendini anlat biraz."

"jeon jeongguk. 20. busan."

onun bu umursamaz haline takılıp kalırken ben de cevapladım.

"kim taehyung. 20. daegu."

başını anladığını belirtircesine sallarken siyah boya olmuş parmakları dikkatimi çekti ve gözlerimle bedenini biraz süzdüm.

"okuyor musun?" diye sordu, tam da aklımdan öğrencilik konusu geçtiğinde.

"evet," dedim ve açıkladım. "üniversite birinci sınıftayım. sanat tarihi bölümünde. sen?"

"ben," diye söze başlarken, parmaklarını siyah saçlarından geçirdi ve alnını görmemi sağladı. gerçekten yakışıklı çocuktu. "dövmeciyim."

"bilirsin, iğneler ve çizimler falan."

"güzel," dedim, liseden sonra okumamasını önemsemeden. bir işi severek yaptıktan sonra gerisi önemli değildi ve olmamalıydı da. "havalı bir iş."

"aynen," dedi beni onaylarken, ben de o sırada hastane kıyafetlerinin açıkta bıraktığı vücudunda dövme arıyordum.

"senin var mı?" diye sordum, herhangi bir şey bulamadığımda.

"kendi üzerimde çalışmayı sevmem," dediğinde gülümsedim ve benim gibi canının kıymetli olduğunu anlamış oldum.

"soğuk birisin," diye itiraf ettim, yüzüne karşı.

bacağını dizinin üstüne atıp, kollarını da ensesinde birleştirip bankta neredeyse yatar pozisyona geçti ve yüzüme iyice yaklaşarak konuştu.

"sen de."

olayın absürdlüğüne gülümserken onunda dudaklarının kıvrıldığını gördüm ve aynı onun gibi bankta iyice yayıldım.

dokunmuyorduk birbirimize ve konuşmayı da kesmiştik.

ama kalbim hala deli gibi atıyor, yerleştiği o küçük mecradan çıkmak için mücadele ediyordu. nedenini anlamasam da parmak uçlarımda biriken elektriği hissedebiliyordum.

o sırada aramızda kurduğumuz yıkıcı sessizliği bozan birkaç ayak sesi oldu ve ikimizde arkaya döndük.

tıpkı jeongguk gibi siyah saçlı ama ondan daha kısa ve minik bir adam, seri adımlarla yanımıza gelirken soluk yüzüne odaklandım.

çizilmiş gibi duran kaşları ve ufak gözleriyle öylesine naif duruyordu ki hiç tanımadığım halde ona sarılmak istedim. olgun duruşuna rağmen etrafa dağıttığı enerji tamamen mutluluktan oluşuyordu ve ben adamı izlemeye dalmışken jeongguk'un sesini duydum.

"bu manevi abim," dedi ve banktan kalkıp elini adamın omzuna koydu.  "yoongi."

ah, sanırım...

yoongi'ye aşık olmuştum.

--------------

ilk olarak; desteğiniz ve ilginiz için kısa süre olsa da bölüm eklemek istedim, eğer ilginiz böyle devam ederse yeni bölümü sık sık koymayı düşünüyorum^_^

ikincisi; bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve fikirlerinizi almak isterim! hiçbiriniz taegi olayını düşünmemişti herhalde, heyecan katmak istedim kkk

bu arada yazı stilimi ve anlatımımı beğeniyor musunuz, merak ediyorum >.<

Sizi seviyorum, kendinize çok iyi bakın♡


♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



soulmate :: vkookWhere stories live. Discover now