13. Bölüm

455 35 148
                                    

Yorucu gecenin ardından eve dönmüştüm sonunda. Chanyeol'ün beni yarı yolda bırakıp kaçışıyla birlikte tek başıma yürüyerek evin yolunu tutmuştum. Kendimi her anlamda yorgun hissediyordum. Başkalarının mutluluğu için uğraştıktan sonra mutsuz bir şekilde geri dönmek acıydı.

Uzunun nerede olduğunu umursamayıp girdiğim yorganın altına. Başımın altındaki yumuşacık yastık bile rahatsız edici geliyordu. Bütün gece sürekli sağa sola döneceğim çoktan belli olmuştu. En azından uyuma çalışmalarına başlamadan önce bir müddet düşünmek için zaman tanıdım kendime. Tavanı izlemeye başladım her zamanki gibi.

Terk edilmek beni üzmüyordu, buna alışmıştım. Başkalarının beni sevmemesi o kadar da garip değildi artık. Ancak beni sevdiğini söyledikten sonra iki lafımla kaçan bir Park Chanyeol işleri çok değiştiriyordu. Aslında tam olarak kaçmış sayılmazdı, bir anda işi çıktığını söylemişti.

Ah... Bu kaçmak oluyordu, değil mi?

Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yine ve yeniden terk edilmiştim. Zorlu biri olduğumu kabul ediyordum. Kimi kandırıyorum? Ben gelecekten gelmiş bir ucubeydim. Fakat hep yanımda kalmak bu kadar mı zordu?

Birkaç damla yanaklarımı yakarak akmıştı aşağı doğru. Gözlerim kendiliğinden kapandı ve yüzünü getirdim aklıma. Güzel biriydi. Uzun boylu, yakışıklı, tatlı, nazik ve gülümsemeyi becerebilen biriydi. Bir erkekle özellikle de benimle ne işinin olacağını merak ediyordum. Bana o itirafı yapacak kadar sevgiyi nereden toparlamıştı?

Güzel geçen günlerim neden geceleriyle mahvoluyordu?

Zihnimde dönüp duran sorulara çevirdim sırtımı. Yorgundum. Çok yorgundum hem de. Bir an önce uyumak istiyordum ve bunun yalnızca bir istek olarak kalmamasını umuyordum. Yine de tahmin ettiğim gibi ay ışığıyla güzel bir gece geçirdik. Yerini güneşe bırakana kadar bakıştık. Bana çok şey anlattı. Zarafetini benimle paylaştı bıkmadan.

Eskiden arabayla bir yere gittiğimde ayın hep beni takip ettiğini düşünürdüm. Bunun gerçek olmadığını öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Büyük bir hayal kırıklığıydı benim için. Halbuki bunca kötü şeyin içinde yine yanımda olan o olmuştu. Güneşin gözlerimi yakmaya başlamasıyla kapattım göz kapaklarımı ona karşı.

Birkaç saatin ardından bilincim yarı açık bir şekilde birinin içeri girdiğini duymuştum. Kim olduğunu kestiremesem de başıma konan öpücükle gözlerimi açmamak için kendimi zor tutmuştum.

"Özür dilerim Baekhyun-ah. Affet beni."

Kapının kapanış sesini duymamla kalbimin deli gibi atışı ivmesini azalttı. Gözlerimi açmamak için kendimi zor tutmuştum. Her zamanki gibi hatasını unutturmayı başarmıştı ufak bir hareketiyle. Bütün gece düşünmüş olmam, kendi kendime kafayı yemelerim iki cümleyle son bulmuştu. Durumun her ne kadar böyle olmasından nefret etsem de ona karışı koyamıyordum. Elbette tavrımı ortaya koyacaktım ancak istesem de çok fazla kızgın kalamazdım.

***

Hatırlamadığım bir rüyanın bitmesiyle gözlerimi açmıştım güne. Yüzümde aptala benzer bir ifade vardı. Belki de son on yıldır ilk defa bu kadar mutluydum. Dışarıdaki adamlarım, çetenin diğer üyeleri, beni böyle görse muhtemelen kafayı yediğimi düşünürlerdi ancak umurumda bile değildi.

Sırtımı dikleştirip oturdum yatağıma. Dün gece olanlar aklıma düştüğünde çığlık atıp saçlarımı çekiştirdim. Resmen genç aşık kızlara dönmüştüm. Kalbimin hızlıca atışını, engelleyemiyordum adeta. Yi Fanla geçirdiğim dakikalar sanki psikopat bir Çin mafyası değilmişimcesine beni mutlu ediyor, sürekli onu düşünmemi sağlıyordu. Her bir sahne gözümün önünden geçerken geri bıraktım kendimi yatağa.

Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaekWhere stories live. Discover now