14. Bölüm

434 37 160
                                    

           

Gün ağırmış, yaşadığım her şeyin ağırlığı yavaşça binmişti sırtıma. Chanyeol'ün beni reddetmesi ve gelip özür dilemesi, dünkü bütün o telaş... Bedenim ne tepki vereceğini şaşırmış, ruhum ise kaçacak yer arıyordu. Yine de daha fazla saklanamazdım.

Üstüme yerel kıyafetleri geçirip aşağı indiğimde üçünü konuşurken görmüştüm. Hepsi çok mutlu gözüküyordu. Yüzlerinde neşenin ve dün gece başarılı geçen planın izleri vardı. Bense aralarına nasıl dâhil olacağımı bilemeden uzaktan izliyordum yalnızca onları.

Açıkçası buraya ilk geldiğimden beri hepsi bana cana yakın davranmıştı. Arkadaşlarım dediğim insanların günümüzde davrandığından çok çok daha iyilerdi, beni bağırlarına basmışlardı tabiri caizse. Zaman geçtikçe bir şeyi fark etmeme engel olamamışlardı ama. Kyungsoo, Jongin ve Chanyeol eskiden beri tanışıyor, birbirlerinin en gizli sırlarını biliyor, kendi aralarında şakalar yapıyorlardı.

Ben ise onlardan baya uzak bir gelecekten gelmiş, yaşadığım an hakkında azıcık bilgiye sahip bir çocuktum. Yanlarında tamamen yabancı gibiydim hatta gibisi bile yok, direk öyleydim. Beni aralarına kabul etmiş olmaları bile büyük bir nimetti benim için. Kalbim burkularak izledim bir süre bu manzarayı.

Bir yere ait olmamak benim problemimdi. Uzaklarında kaldığım için suçlamayacaktım kimseyi. Yine de beni de alın demek istiyordum onlara. İlk defa birilerinin yanında bu kadar olmak istiyorum, beni de kabul edin. Belki iç sesimi duymuş olan Chanyeol, dün yaşadıklarımızın kırgınlığıyla döndü bana.

"Oh? Gelsene Baek. Biz de WuHan meselesini konuşuyorduk."

Gözlerimi devirerek yaklaştım onlara. Söylediğini anlamam birkaç saniyemi almıştı ancak anlamamayı yeğlerdim. Gerçekten daha yaratıcı bir şey bulamamışlar mıydı?

Tahta kapıyı aralayıp girdim içeri. Yan yana oturuyordu üçü de. Ben de yere bir minder atıp geçtim karşılarına. Onlara katıldığım için mutlu gibi görünüyorlardı. Chanyeol dün gece olanları harfiyen anlatmış gibiydi çünkü Kyung sırtımı sıvazlayıp anne gülümsemesini sundu bana. Jongin bile yumuşak bakıyordu. Dudaklarımı ısırıp ellerimi önümde birleştirdim. Diyebileceğim pek fazla şey yoktu. Bu yüzden onları dinlemeyi tercih ediyordum.

"Aldığımız habere göre Wu dün gece Luhan'ı öpmüş."

Şokla kasıldım. Sonunda kurtulduğuma mı yoksa onun gerçek aşkı bulduğuna mı sevinsem bilmiyordum. Ellerimi çırparak sevinçle dans ettim. Bana delirmişim gibi baktıklarından emindim ancak umurumda mıydı?

Elbette hayır!

Sonunda Eros okları yerini bulmuş ve iki bedeviyi buluşturmuştu. Kalkıp en güzel dans figürlerimi bu zavallı halka göstermek istiyordum eğer üşenmeseydim. Kötü kaynana kahkahamın da ardından ellerimi öne uzatıp devam etmeleri için salladım. Bu aptallar hala bön bön bana bakıyordu. İlk defa mı dans eden bir puppy görmüşlerdi?

"Eee evet? Bu kadar mı?"

"Bu çocuk tam benlik."

Kyungsoo omzuma vurup beni uzaklaştırdıktan sonra aniden kendine çekip sarılmıştı. Tatlı hareketine karşılık hepimiz gülerken ben de kollarımı sardım ona. Minik beline tam gelmişti kollarım. Gülümseyip saçlarımı öptü. Hiçbir arkadaşımdan böyle bir sevgi görmediğimi adım gibi biliyordum. Belki de bu yüzden ayrılmak istemiyordum.

Ta ki iki öksürük sesi gelene kadar.

Birileri kıskanmış! Yüzümüze yerleşmek üzere olan sırıtmayı engellemek isteyerek yanaklarımızı ısırdık. Ruh halim az önce hüzünlü iken şimdi deli gibi mutlu olmuştum. Evet, belki hafiften balataları sıyırmıştım ama ne olmuş yani? Bu değişimleri çok sık yaşasam da bıkmıyordum asla. Güzel sonuçlar doğuruyordu çoğu zaman.

Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaekWhere stories live. Discover now