18. Bölüm

357 37 191
                                    

*Şarkı, bu ficin bazı bölümlerini yazarken dinlediğim ama hiçbir zaman paylaşmadığım bir şarkı, çok eğlenceli ve tavsiye ederim altyazısı da var heheh ona da bakın*

Eve döndüğümde ilk işim giyinmek ve olayların şokunu atlatmak olmuştu. Nasıl döndüğümü, nasıl 'aynı' zamana döndüğümü anlayamıyordum. Bunların hepsi bir rüya olabilir miydi ki?

Banyoda hayatım boyunca hiç uyuyakalmamıştım. Bu yüzden aylardır yaşadığım mücadeleyi ona yormak istemiyordum. Ayrıca Lost adlı diziyi çekmiyordum burada ben. Her birini yaşadığımı hatta hissettiğimi biliyordum. Zamanda yolculuk yapmış, geçmişe gitmiştim. Zaten hayal aleminde olsaydım en yakınlarımı öldürmez ya da canlarını yakmazdım.

Yine de bu olayların nasıl olduğunu anlamlandıramıyordum. Eve taşındığım gün başıma geldiğinden kesinlikle burasıyla bağlantılıydı olanlar. Evin sahibiyle konuşup olanlara bir çare bulacaktım. Gerekirse geçmişe tekrar gider, bir daha da dönmezdim. Açıkçası günümüzde pek de beni mutlu eden bir şey yoktu.

Yalnızca ailemin varlığıyla kendimi teselli ediyordum.

Bu yüzden yaklaşık üç saatlik ağlama seansından sonra yorgun düşmüş ve koltukta uyuyakalmıştım. Saatim her zaman kurulu olduğundan altı buçukta çalmıştı. Başım ağrıyor, gözlerim şişti. Her ne kadar kendime sakin kalacağıma dair söz vermiş olsam da geberene kadar gözyaşı dökmüştüm. Sevdiğimden ayrılmak en zoruydu. Hele de onun yanına dönüp dönemeyeceğim şaibeliyken.

Yüzümü beş kere yıkadıktan sonra tek günde çökmüş hatlarımı inceledim. Güzelce bakım yapmanın zamanı gelmişti. O zamanın ürünleri her ne kadar midem için sağlıklı olursa olsun yüzümün her zaman bakıma ihtiyacı vardı. Bir de güzel bir eyelinera elbette.

Kısacık bir duş alıp tekrar geçmişe dönmeyi dilerken hiçbir şeyin değişmeyeceğini fark edip çıktım dışarı. Üstümü giyindim, yüzüme ilk önce kremlerimi sürüp ardından makyajımı yapmıştım. Param çok olmasa da görünüşüme dikkat ederdim. Bunlar önemli şeylerdi hele de sevilmeyen biri için.

Tam evimden çıkacakken bugünün Pazar olduğunu fark etmiştim. Düzenim öyle şaşmıştı ki aklım o zamanlarda kaldığından günü Çarşamba sanıyordum. Derin bir nefes alıp neden alarmımın bu saatte çaldığına baktım telefonumdan. Her alarma isim koyardım hatırlatıcı olarak. Ancak çok uykum olduğundan bu seferkine bakamamıştım.

Aileni eve davet ettin.

Şimdi bittiğimin resmiydi. Bizimkiler en geç dokuzda burada olurlardı. Benim ise saatim çoktan yedi buçuğu gösteriyordu. Hemen kahvaltılıkları sofraya dizmeye başladım. Salon kocaman olduğundan yer sofrasını mutfağıma değil, oraya kurmaya karar vermiştim. Televizyon izleyip zenginliğimin keyfini çıkarabilirdik. Her şeyi dizdikten sonra çorbanın altını yaktım. Bugün için yılan balığı çorbası yapmaya karar vermiştim.

Şükür ki dünden doldurmuştum buzdolabına. Tam oturup ailemi bekleyecekken çalan kapıyla zamanlamalarına hayret ettim. Aklımı falan mı okuyorlardı?

Kapıyı açtığımda yaşlanmakta olan annemi görmemle atladım kucağına. Ona göre iki hafta önce görüşmüştük fakat bana göre dört aya yakın olmuştu. Onun kokusu burnumda tütüyordu adeta. Chanyeol'ün yanında bazı şeyleri farkına varamamıştım. Ailem benim her şeyimdi.

"Annesinin minik oğlu onu mu özlemiş? Aigoo!"

Baek Beom'un söylemlerine karşı gözlerimi devirmiştim. İşte hiç özlemediğim bir aile bireyi.

Babama da aynı şekilde sarılıp içeri davet ettim onları. Üçü de etkilenmiş gözüküyordu. Gururla gülümsedim. Beş yıl çalışmak benim için kolay olmamıştı, bunun en büyük şahidi de onlardı. Beni emeklerimin karşılığını almış bir şekilde görmek annemin gözlerini doldurmuş, babamın sırtımı sıvazlamasına neden olmuştu. Abim ise... Sadece abimdi.

Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaekWhere stories live. Discover now