🌕 PERDEME UZANAN EL | BÖLÜM▪︎8▪︎🍂

566K 40.5K 3.6K
                                    

Hellö 💦

Sinirden televizyondan açtığım rastgele bir programı izlemeye başlamıştım. Ne yapacağımı şaşırmış, bütün hıncımı çıkarabilecek delik arıyordum ama hiçbir şey yatakta olmak kadar sinir bozucu değildi. Bora ise etrafımda bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorup duruyordu. Nihayet onun dinlenmesi için misafir odasında yatması adına ikna ettiğimde yanımda yatmaya bir anda olsa umutlu gibi hissetmiştim. En son uğraşmak istediğim kişi Bora'yken bir yandan da sırf Ata'dan intikam alabilmek için Bora ile yeniden nişanlanmam gerektiğini bile düşünmüştüm. Tanrım! Bu, benim için de bir cezadan farklı olmazdı.

Ben tam düşüncelere dalmış, kanaldan kanala sinirle geçmeye devam ediyordum ki Bora'nın elinde telefonu ile kaşlarını çatmış bir şekilde yanıma geldiğini gördüm.

"Ne oldu?" diye sorduğumda ise telefonunu sıkıntıyla cebine sokmuş ve bana dikkatle bakmıştı.

"Babam acilen Amerika'ya gitmem gerektiğini söyledi. Oradaki şirketin yönetimini geçen ay bana devretti. Şimdi de gitmezsem Kore ile anlaşmamız yatacakmış." dediğinde içten içe o kadar sevindim ki bir an yüzümde az kalsın gülümseme oluşacaktı çünkü o varken adamakıllı bir plan yapmaya bile çekinir olmuştum.

"Yaa!" dedim istemsizce yalandan.

"Hiç gitmek istemiyorum. Seni bu hâlde bırakamam."

"Gerek yok, annem sabah burada olacak zaten. O zamana kadar kendimi idare edebilirim. Üstelik birazdan uyumayı düşünüyordum."

LÜTFEN GİT!

"Emin misin? Bizim çalışanlardan birisi ile az önce görüştüm, sana bakmak için gelecekti."

"Hayır, lütfen! Evimde yabancı görmekten hoşlanmadığımı biliyorsun. Üstelik dediğim gibi annem gelecek." dediğimde derin bir nefes alıp bıraktı.

"Peki, telefonum hep açık olacak. Bir şeye ihtiyacın olursa söylemen yeterli. Babam kapına adam koydu. Onlara söylerim, her şeyi hallederler." dediğinde sabırla başımı onaylar anlamda sallamıştım.

"Teşekkür ederim, gerek olacağını bile sanmıyorum."

"Pekâlâ. İçim hiç rahat değil." dedi ve yanıma gelip alnıma öpücük kondurdu. Ah! Bu da neyin nesiydi? Tanrım! Bunu birkaç gün önce yapmış olsaydı sevinçten havalara uçardım ama şimdi neden bu kadar ondan uzaklaştığımı bile anlayamıyordum.

"Merak etme!" diyebildim sadece. Evden gidene kadar kapımın sesini duymayı bekledim ve duyduğumda inanılmaz rahatlarken bir an gözlerim boş odamda dolandı. Televizyonumda oynayan komedi programı, beni daha da sinirlendirmekten başka bir şey yapamazken bir an duyduğum tıkırtı ile dikkatim dağılmıştı. Nereden geldiğini anlamak için bir an açık olan kapımdan koridora baktım ama her şey yerli yerindeydi. Acaba Bora, odasında cam falan mı açık bıraktı diye düşünürken sesin sol tarafımdan gelmesi ile irkilerek sola döndüm çünkü orası da benim camla kaplı olan duvarımdı.

Perdelerimin arkasındaki gölge dikkatimi çekerken korkuyla gözlerim kocaman açılmıştı. Tanrım! Dün gece yaşananlardan sonra bugün olağanca korkmama neden olurken perdemin kenara doğru, bir el tarafından çekilmesi ve benim yaralı vücudumla koltukta sadece olanları izliyor olmam, bedenimde bir felç etkisi yaratmıştı.

Perde yana doğru çekilirken ilk başta siyah kıyafetleri dikkatimi çekti. Boyu uzun ve iri bir yapısı vardı. Üzerine kapüşonlusunu geçirdiği için yüzü görünmüyordu ama başını kaldırıp bana baktığı an bedenime yayılan şaşkınlık ve rahatlama duygusu ile karşı karşıya kalmıştım.

"Ata?"

Kapüşonunu geriye doğru atıp çatık kaşlarının altından bana baktıktan sonra hızlıca iyi olup olmadığımı anlamak adına süzmüştü. Ben hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atamamış bir şekilde ona bakarken nasıl balkonuma tırmandığını hesap etmeye çalışıyordum.

Karanlık Esaret KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now