6. Bölüm : "Umman"

4K 286 21
                                    

Ezgi tavsiyesi, Ömer Karaoğlu - Köz

🌙🌙🌙

"İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir."

İsra Suresi, 11. Ayet

Ata ata içine yer kalmıyor içinde insanın bazen, bir nefeslik dahi. Ve sen boğulacak gibi olmuyor, direk boğuluyorsun.

Nefes alamıyorsun, var mı ötesi?

İşin iyi yanı bunca zaman özensizce, basit bir iş gibi tekrarladığın nefes alma işinin kıymetini anlıyorsun.

O kronik olmayan bir anlık nefes alamama hali, tüm hayatını gözden geçirtiyor sana.

Gözden kaçırdığın hatalarını görüyorsun bu defa. Bir yabancı gibi kaçındığın 'kendin', ayna yansıması gibi dikiliyor karşına. İzliyorsun öylece yaptıklarını. Sadece saniyeler içinde pişmanlıklar yaşıyorsun.

Hani yüklemiştin ya tüm hataları karşındakine, bu sefer sende yükleniyorsun. Ve zaman geçtikçe katlanan hatalar altında eziliyorsun.

Erva'da eziliyordu şimdi bu gerçeğin altında. Bundan tam 3 sene önce doğurduğu yavrusu, ondan uzaklarda tanımadığı insanlar arasında büyümüştü. Şuan aç mıydı tok muydu? Hasta mıydı sağlıklı mıydı? Nasıl insanlara 'anne, baba' diyordu? Nasıl yetiştirilmişti? Körpecik zihni nelerle doldurulmuştu? Nelere şahit olmuştu, rengini dahi bilmediği gözleri?

Sahi neye benziyordu? Erva'ya mı, Ahmet'e mi? Ahmet'in senelerce iddia ettiği gibi sarışın mıydı? Öyle ya esmer olamazdı. İnanmamıştı hiç ama olamazmış sahi. Hatta yaşıyor muydu? Ondan dahi bihaberdi.

İnansaydı ta o zamandan şimdi böyle yanar mıydı yüreği? Ya Yasir? Onu hiç tanıyamazdı ki o zaman. Onu doğurmamış olsa da, annesiydi onun. Gözünden sakındığıydı. Şimdi annelik bağı olmadığını öğrense de, süt annesiydi. Kan bağı olmasa da, süt bağı vardı aralarında. Pişman olamazdı tüm bunlar için.

Pişmanlıklar zamanı değildi zaten şimdi, oğlunu bulmalıydı. Ama o zaman..Yasir'de elinden alınırdı. Af Allah'ım dedi içinden, yardım et bana. Bir çıkış yolu ver.

"Erva kızım iyi misin? Neden ağlıyorsun?"

Seslenen kayınvalidesinin sesiyle kendine geldi. Ağladığının farkında dahi değildi. Gözyaşlarını sildi hemen.

"Anne, avukatım aradı şimdi. Doğurduğum oğlum, Yasir'le karışmış. Yasir de Mardin'li bir ailenin oğluymuş."

Naciye Hanım'ın eli ağzına gitti. İstemsiz bir 'hi' nidası döküldü dudaklarından. Gerçekler ortaya çıktıkça iyice işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor, çözülen düğümler kördüğüme dönüşüyordu.

Erva'yı daha da üzdüğünü farkedip toparladı kendini.

Şimdi köstek değil, destek olma vaktiydi. Sarıldı çilekeş gelinine. Bu dünya böyleydi, imtihan yeri. Ahlanıp vahlanamazdı, dövünemezdi. Zira iman etmişti, 'Allah'tan gelmişti ve yine O'na dönecekti'. Oyun ve eğlence için de yaratılmamıştı, ne insan ne de dünya. Herkesin iyi kötü nasibi vardı bu fani dünyada. Ebedî dünya da yalnızca iyi şeylerden nasiplenebilmek için biiznillah, sabır ve sebat gerekliydi.

Yoktu öyle iyiyken iyi, kötüyken kötü olma hali. Verdiği nimetlere şükretmen gerektiği gibi, zorluklara da sabretmen gerekir. Sevdiği kulları sınar zaten Allah. En sevgili kulları Peygamberler, hayatları boyu yeri geldi malları yeri geldi evlatları yeri geldi canları ile sınanmadı mı?

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin