20. Bölüm : "Celadet"

2.4K 186 26
                                    

"Görmedin mi Allah bir misal getirdi: Güzel bir kelimeyi (Kelime-i Tevhid) kökü sabit, dalları gökte olan bir ağaca benzetti. O ağaç, Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye, Allah insanlara misaller getirir. Kötü kelimenin (küfrün) misali ise: gövdesi yerden koparılmış o yüzden ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağaca benzer. Allah, sabit söze iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında sabit kılar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar."

İbrahim Suresi, 24-27 ayetleri

Müslümanlık, dillerde ve yerlerde.

Müslümanlar, zelil ve rezil halde.

Yakışır mı peki tüm bunlar, 'Müslümanım' diyene?

Yakışmaz. Allah'ta yakıştırmaz.

Ama Müslümanlar, ahiretleri karşılığı dünyayı satın aldılar.

Müslümanlar, dini, bir futbol gibi günah aletlerinden öğrenmeye kalktılar.

Müslümanlar, televizyonları, Kur'an karşılığı satın aldılar ve onu baş köşelerine koydular.

Kitapları sırtları arkalarına atıp, telefonlarıyla bütün oldular.

Tüm bunlar olurken de, bir ütopya kurdular, Allah'tan yardım ve rahmet beklediler. Gelecek dediler, birileri ya da birşeyler gelecek ve kurtulacağız bu zelillikten.

Oysaki gelen geleli, bin dört yüz sene olmuştu.

Oysa gelenin, neredeyse vadesi dolmuş, gidiş vakti vuku bulmuştu.

Gelen, boynu büküktü.

Gelen tozlu raflarda, anlaşılmayanlar listesinin en tepesinde, bu birinciliği yıllardır kimseye verememekte.

Gelen, geldiği insanlara şahit ve ahirette şikayetçi.

Bir de Müslümanlar, süslüman oldular. Modadan, batıdan aşağı kalmadılar. At gibi yarıştılar batıyla ve kafirlerle, onları dünyalıkta geçtiler bile.

Süslümanlar kadar süslüsü, evi, aşı zengin, müsrif batılı kalmadı artık.

Batılılar dahi farkettiler bu sistemle battıklarını, süslümanlar memnunlar hallerinden.

Süslümanların derdi, Adem'den öncesi var mı? Deve idrarı şifa mı?

Çünkü, önemli. Biri cennetin anahtarı, diğeri cennetliklerin içeceği.

Çünkü ilim, artık pazarda satılıyor. Ve talipleri de, süslümanlar oluyor. Çünkü onlar, zengin ve de havalılar. İlmi bile satın alırlar.

İşte böyle... Bir ümmet kendi sonunu böyle yazıyor.

Kimisi tarih yazar, örnek olurlar.

Kimisi tarih olur, ibret olurlar.

Yaşanan deprem artçıları, sonumuzun habercileri. Yer haberini vermeye başladı, gök kapılarını açıp boşalmaya... Yıldırımlar isabet edip yakmaya...

Haberler gelecek bir felaketin ya da kıyametin habercisiydi Erva'ya göre.

Korkuyordu, çünkü biliyordu; onlar bunu hak edeli çok olmuştu.

Biliyordu iflas etmişti imanlar ve haciz kapıdaydı.

Günler geçmişti Mardin'den geleli ve bir akşam oturmuş haberleri izliyorlardı Ahmet ile.

Birkaç gün önce Naciye Hanım ve Mehmet Bey, İstanbul'a geri dönmüşlerdi.

Çocuklarda uyku saatleri gelmiş ve yatmışlardı.

İMTİHANحيث تعيش القصص. اكتشف الآن