16. Bölüm : "Özgürlük"

2.6K 197 46
                                    

Ezgi tavsiyesi, Ömer KARAOĞLU - Kuşlar

🌙🌙🌙

"Gökyüzünde Allah’ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır."

Nahl Suresi, 79. Ayet

Nedir özgürlük?

Herkesin dilinde sakız, kimdir bu özgürlük?

Herkes bu dünya hapishanesinde mahkumken, hani özgürlük?

Yanlış şeyi, yanlış yerde arıyoruz.

Yine, yanlışlar denizinde çırpınıp duruyoruz.

Bizim dem vurduğumuz özgürlük; hapsolduğumuz bir evin içinde, odadan odaya gidebilmekten ibaret.

Bu dünyaya hapisiz hepimiz ve ölümdür ancak çıkış biletimiz.

Tek kapı var ise, kapının ardında çıkacağımız yerdir asıl önemli olan. Çünkü kapının ardı sonsuzluk.

Ölüm, sonsuzluk kapısı. Ve ardı ya mutluluk ya acı.

İşte bu yüzden insanların asıl amacı, sınırları belirli bir dünyada değil, sınırsız ve sonsuz bir dünyada özgür ve mutlu olabilmek olmalı.

Ve eğer madden özgürleşemiyorsak asla, manen uçmalıyız dünya dışına.

Giyinmeliyiz ihlas zırhımızı, binmeliyiz ibadet bineğimize, yükselmeliyiz arşa.

İhlassız yanarız o kadar yüksekte. Çakılırız yere.

Ve işte en büyük özgürlük, alnını secdeye değdiğin yerde.

Ne kadar eğilirsen, o kadar yükselirsin Rabbe.

Satarsın ruhunu, kalbini, bedenini ona ve kazanırsın sonsuz bir müjde.

Yükselmişti Erva'da. Ne zamandır bekliyordu öylece alnı secdede, bilmiyordu. Namazını kılmış ve atmıştı kendini Rabbine en yakın hissettiği yere. O'na ve O'na yakın olmaya ihtiyacı vardı. Biliyordu, Erva'yı doğru yola eriştirecek olan her zaman O'ydu.

Güneş yaratıldığı günden beri olduğu gibi, bir kez daha batıp doğmuştu ve büyük an gelmişti. Evliliklerinin güneş gibi ama doğmamak üzere batacağı ya da güneş gibi bir kereliğine mahsus hayatlarına doğacağı gündü bugün, Allah'ın izniyle.

Ahmet'e mesajla bildirmişti konuşma isteğini. Ve karşılığında umutlu bir tamam almıştı. Ahmet onu tanıyordu ve bu konuşma isteğinin sebebini biliyordu, Erva'da onu tanıdığından umutlandığını.

Bu kadar tanırken, neden anlayamazdı insanlar birbirlerini? Neden anlaşamazdı? Neden hep kabuğa bakar ve içine inme gayretine bile girmezlerdi. Neden güzellik illa dış güzelliğiydi mesela? Nedendi bunca süs, bunca çaba? Bütün gayret dışa yönelik olunca, çürümüştü içler.. Neden farkedilmiyordu?

Bir cevizi alıp, cilalayıp boyayıp süs objesine çevirmek gibi birşeydi tüm bunlar. O ceviz, cevizlikten çıkar süs objesi olurdu da, cevizliğine dair bir hayır beklenemezdi daha. Çürürdü zamanla. Ceviz olduğunu kendi dahi unuturdu.

Kim unutturdu bize insan olduğumuzu, bir damla sudan ve biraz balçıktan ibaret olan?

Kim vurdu dışımıza cilayı, kesti içimizle ilişiğimizi?

Kim bizi, kendimize yabancı kıldı?

Ahmet'i bu kadar iyi tanırken, neden bir o kadar yabancı hissediyordu Erva? Sorguluyordu sürekli bunu... Büyüdüğüne şahit olduğu kadından, neden şüphe ederdi insan? İlk önce gözleriyle, sonra elleriyle büyüttüğü kadından...

İMTİHANWhere stories live. Discover now