DETAY-22

223 12 1
                                    

Elimi 'sessiz ol' der gibi burnuma götürdüm. Selin, başını hafifçe salladı ve korkuyla koluma daha sıkı tutundu. Onu anlıyordum. Beni de kaybetmekten korkuyordu. Yalnız kalmak şu an onun için en kötü kabuslardan da oteydi.

"Çık ortaya, Savaş!"

Selin, korkuyla derin nefesler alıp verirken yalvarir gibi gözlerime bakti.

"Gidelim, bir yolunu bulalim. Yalvaririm Savaş,"
Diyerek fısıldayan Selin'e döndüm. Sertçe yutkundum ve kolumu tutan ellerini yavaşça geri çektim. Büyük, şaşkın ve korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

"N-ne yapıyorsun?"
Dedi kısık sesiyle. Hızlı hareket etmeye özen göstererek cantamdaki her şeyi kontrol ettim ve tam olduğuna kanaat getirdikten sonra Selin'e verdim.

"Arka kapıdan çık. Arkana bile bakmadan, koşarak. Kimseyi, hiçbir şeyi düşünmeden. Sadece koş ve kaç, çık git buradan."

Selin'in dolan gözlerinden yaşlar usulca süzülmeye başlayınca üzgün gözlerle ona baktım. Böyle olmasını bende istemezdim...

"Yapma, Savaş. Ben tek başıma ayakta kalamam. Dayanamam,"

"Sen çok güçlü bir kizsin Selin. Hatırla. O günü, bana hayatını anlattigin o günü. Onca şeye rağmen dik duran ve pes etmeyen Selin şimdi mi bırakacak?"

"O zaman da yanımda sen vardin"

"Ben sadece seni dinledim. Yaşadığın şeyleri seninle yaşamadım ki,"

"Ama Nazlı vardı yanımda. Ben onunla yaşadım her şeyi. Şimdi ise, yaşıyor mu onu bile bilmiyorum."
Dedi konuşmakta zorluk çekerken. Derin bir iç çektikten sonra sıkıca gözlerimi kapattım. Onu ozlemistim...

"Git, Selin."
Dedim ve cebimde duran silahı elime aldim.

"Üç diyince arkana bile bakmadan koş,"

"Savaş-"

"Üç!"

Saklandigimiz duvarın arkasından çıktım ve Levent ile karşı karşıya geldim. Elindeki silahı bana dogrulttu ve gülmeye başladı. Bense tetiği çektim ve ona yaklaştım.

"Nazlı, nerde?"
Dedim üstüne yürürken.

"Bilmiyorum ama ortada olmaması benim işime gelir."

"Hala anlamış değilim, ne istiyorsun ondan?!"

Levent, güldü ve bana bir adım yaklaştı. Etrafına baktıktan sonra elindeki silahı yere attı. Ellerini iki yana açtı.

"Çünkü benim hayatımı mahvedebilir. Her seyimi elimden alabilir. Anlıyor musun?"

Çatık kaşlarla ona bakmaya başlarken sol omzumda hissettiğim acı üzerine elimdeki silah yerle buluştu.

"Ve yine yakalandin. Benden kurtulamayacağını hala farkedemedin mi?"

Levent'in adamları gelip beni tuttu ve depodan çıkarmaya başladı. Ardından dışarda bekleyen siyah bir arabaya bindirdi. Levent'te karşıma geçti ve ellerini birbirine kenetleyerek arkasına yaslandi.

"Anlat, her şeyi."
Diyerek fisildadim acıyla. Omzumdan akan kanı düşünecek halde değildim. Konumuz Nazliydi ve bu adamın onla olan problemi.

Selin

Elimde zar zor tuttuğum çantayla kosabildigim kadar koşuyordum. Gozyaslarim bir bir süzülürken yanagima, güçlü durmaya çalışıyordum. Tabi bunu ne kadar basarabiliyordum, bilmiyorum.

Depodan baya bir uzaklasmistim. Nefes nefese kaldığım için durdum ve boğazımı temizleyerek çantayı sırtıma geçirdim. Böyle daha rahat hareket edebilirdim.

Birden depoda duyulan silah sesiyle yerimde sıçradım. Büyük ve korkuyla dolmuş bakışlarımı depoya çevirdim. Göğsüm hızla inip kalkmaya başladı.

"Lütfen,"
Diye fisildadim kendi kendime. Yanımda sadece Savaş kalmışken onu da kaybetmeye hazır değildim.

"Lütfen,"
Dedim ve geldiğim yola doğru iki küçük adım attım. Gözlerimden yaşlar delicesine akmaya devam ediyordu. Böyle bekleyemezdim. Kalamazdım bir başıma. Dayanamazdım ki ben. Eğer yanımda olan tek kişiye; Savaş'a zarar gelecekse bu sefer yanında olmalıydım. Gidecekse ben de gitmeliydim. En azından acı çekmezdim ve yalnız kalmaktan kurtulurdum. Kararım kesindi. Koşarak geldiğim yoldan bu sefer daha hızlı bir şekilde geri döndüm. Buğulu gözlerimden dolayı önümü zar zor görüyordum. Bu nedenle ayağım bir taşa takıldı ve ben yere kapaklandım. Küçük bir kız çocuğu gibi yerde durup kanayan dizime baktım. Çaresizdim. Yapabileceğim bir şeyim yoktu. Benim o adamlara gücüm yetmezdi ki.

YAPMA SELİN, PES EDEMEZSİN!

Diyen iç sesime kırk yılda bir hak verdim ve acı çekerekte olsa ayağa kalktım. Az önceki gibi koşmam imkansızdı. Ama ben tüm gücümü topladım ve koşabildiğim kadar koştum. Deponun önüne gelince hızla içeri girdim. Kimse yoktu. En önemlisi ise Savaş...o yoktu. Yavaş adımlarla birkaç dakika önce Savaş ile saklandığımız yere geldim. Yerde bulunan birkaç damla kan izi bile beni oldukça fazla olan bir paniğe sürüklemişti. Gidiyor olduklarını sertçe kapanan araba sesinden anladım. Paniği üzerimden atmaya çalışarak tekrardan koşarak dışarı çıktım. Siyah bir araba önümdeydi ve gidiyordu. Bağırıp, çağırdım. Peşinden olabildiğince koştum ama olmadı. Yine başaramadım. Araba gözden kaybolunca, birdenbire dizlerimin üzerine düştüm. Kendimin bile şaşırdığı şekilde, acı dolu bir çığlık fırlattım, dışarıya. Kendimi tanıyamıyordum artık. Bu Selin, ben değildim. 1 yıl önceki Selin, şuan ki Selin ile kıyaslanamazdı bile. Çünkü çok şey değişmişti bu zamana kadar. Fakat ironik olan şey şuydu. Biz başkaları gibi her duyguyu yaşamamıştık. Bizim yaşadığımız tek duygu vardı. İsmi de; acıydı...

DETAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin