achtzehn ✿ culpable ones

2.9K 288 64
                                    

YOONGI

"Üzgünüm." dediğini duydum bilincimin son deminde. Ardından koca bir boşluğa düştüm hızla, farkına bile varamadan. Bedenen yanmıyordu canım, ruhum dört bir yanı alev almış kan ağlarken. Ondan alıştıra alıştıra değil hızlı ve keskin bir hareketle koparılmıştım sanki.

Sonra karanlık ve acı geçip gitti. Gözlerimi açtım.

Fakat bu sefer ne saman yataktaydım ne de Alex yanımdaydı.


Göz perdelerimin arasından sızan ışık, bilincimin yerine gelmesi adına atılan ilk adımdı. Ardından burnuma fırından yeni çıkmış tavuğun oda parfümüyle birleşmiş kokusu ilişti. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırarak bulanık görüntünün netleşmesini sağladığımda bembeyaz betonarme tavanla karşılaştım. Uykuya kesinlikle burada dalmadığımın bilincinde olduğumdan birkaç kez daha kırpıştırdığım gözlerimle etrafıma bakınmaya başladım ancak kesinlikle kalkmaya çalışmıyordum. Bunun her zamanki rüyalarımdan biri olduğuna o kadar emindim ki hemen yan tarafımdaki üzerinde açık pembe nevresim takımı olan bazanın, onun bitişiğinde yer alan duvara monteli raflarda yer edinmiş Mario koleksiyonunun varlığını inkar ediyordum. Eğer sırtımı dikleştirirsem uyanıp tekrar orman hayatına döneceğim inancı esir etmişti zihnimi.

Beklenmedik bir şey oldu o anda. İçeriden adımın geçtiğine yemin edebileceğim konuşma sesleri duydum. Rüyalarım hiç bu kadar gerçekçi olmamıştı şimdiye kadar, şaşkındım. Tekrar uykuya dalamayacağım barizken üstelemeyi kenara bırakarak yattığım yerden doğruluverdim. Tam şu anda, şu saniyelerde uyanmam gerekiyordu, 'ah ne gerçekçi rüyaymış' diyip ağaç evden aşağı inmem ve Alex ile kahvaltı yapmam gerekiyordu. 

Uyanmadım. 

Ayaklarım yere değip beton grisi laminant zeminle buluştuğunda dibine kadar soğukluğu hissettim.İnancım sarsılsa da hala önünde koca bir duvar bariyer vardı ve küçük detaylara yormadım kendimi. Uyandığımda hissedeceğim en büyük pişmanlığın rüyalara tüm varlığımla inanmak olduğunu biliyordum çünkü. 

Ayağa kalkıp perdeleri çok küçük açıyla açılmış camlara doğru yürüdüm. Burası tamamiyle, hatırladığım tüm detaylarıyla benim odamdı. Benim ve Jin hyungun ortak odası. Bangtan yurdu.

Koyu krem rengindeki tül perdeleri iki yakasından tutup çektiğimde küçük deliklerden sızmaya çalışan güneş ona açılan alanla coşku içerisinde tüm odayı kapladı. Gözlerimi kamaştırdığı için birazcık uzaklaştım camın önünden, bir süre sonra aydınlığa alışınca eskiden saatlerce bakıp hiçbir şey hissetmediğim manzarayla karşılaştım. 

Gondol ve dönme dolabı hala kullanışlı duran eski bir lunapark vardı tam karşıda. Onun biraz ötesinde zengin ailelerin kaldığı dış cephesi yavru ağzı renginde bir site ve onun şimdilerde içinde muhtemelen kurbağaların yumurtladığı küçük havuzu yer alıyordu. Rüyamın gerçekle birebir örtüşmesi ne kadar mantıklıydı? Tıpkı bıraktığım zamanlardaki gibi sessiz bir mahallenin en ücra köşesine yerleştirilmiş bu yalnız yurdun penceresinden üç beş insanın ve arabanın geçtiği bu yolu izlemem fazla gerçek duruyordu.

Kafam kalbim allak bullak olmuş halde pencereden gerisin geriye uzaklaşırken ayağımda ani bir acı hissettim ve eş zamanlı bu acının nedeni olan metal bavulun yere serildiğini gördüm. Bu bavulu Kanada'ya giderken yanıma aldığıma adım gibi emindim. Burada ne işi vardı?

İşte tam da bu anda anlamıştım. 

Rüyada değildim, aksine gerçekliğin tamamen içerisindeydim. Çünkü rüyada fiziksel acı hissedemezdiniz, bense az önce canımın acıdığını saniye saniye hissetmiştim. Anlık şokla bu zamana kadar yaşadığım her şeyin aptal bir rüyadan ibaret olduğunu kabullenmek istemeyişimden ağlamak üzereydim. Gözlerimle bileklerimi yokladığımda hiçbir şeyin olmayışı gözlerimi öyle sızlattı ki çığlık çığlığa kaçmak istedim. Telaşla üstüme ne ara giydiğimi bilmediğim pijamamı yokladıktan sonra dokuz çekmeceli beyaz ahşap dolabın üzerindeki sırt çantam gözüme çarptı. Hızla yanına gidip çantanın her yerini karıştırdıktan sonra tamamen delirme noktasına geliyordum ki kapının açılıp içeriye birinin girdiğini bile fark etmediğim o anlarda tanıdık ses kulaklarımı doldurdu.

wild child | myg  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin