~7. BÖLÜM~

152K 5.3K 564
                                    

Burak'ın bedeni hâlâ sol yanıma eğikken, sandalyenin ayaklarını kafenin parkelerine sürtüp, geriye doğru ittirdim ve hızla ayağa kalkarak Elçin'e döndüm.

"Benim dersim var, sonra görüşürüz Elçin. "

Hızlı adımlarla kafenin kapısına doğru yürümeye başladım. Kafenin girişinde olan devasa aynaya baktığımda, Burak'ın bıraktığım gibi (bir eli benim sandalyemde, bir eli de masada, hafif eğilmiş ve gözleri kapalı, sinirle soluyarak) olduğunu gördüm. Elçin ise anlamaz gözlerle bir Burak'a bir bana bakıyordu. Kafedekiler ise... Bilmiyorum ne yapıyorlardı. Büyük ihtimal bizi izliyordu meraklı gözler! ÖPMÜŞTÜ! Beni öpmüştü! Beni, bir erkek, öpmüştü! İznim olmadan tanımadığım bir erkek. Sözlüm olması falan umrumda değildi. Ve ona tokat atmıştım. Haketmişti. Evet, evet kesinlikle hak etmişti. Ama bunu yaptığıma da pişman oldum. Sadece kafeden çekip gitseydim, ne diye elimi onun yanağına götürüp de vurmuştum ki? Reflekslerimin kurbanıydım işte. Kendimi, bir insan kendisini ne kadar berbat hissedebilirse, işte o kadar berbat hissediyordum. Ben, bir erkekle karşılıklı oturmaktan utanırken, nasıl gelip de beni...

Başımı sağa sola sallayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım ve saatime bakarak aceleyle kafeden çıktım. Dersin başlamasına neredeyse on dakika vardı. Yağmurluk botlarımla, sonbahar yapraklarının buluşup örttüğü yerlerdeki yaprakları ezerek, hayalimin prensi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne doğru adımladım.

***

İki saatlik dersten sonra tükenmişlik ruhumu boğazladı. Bir de Burak vardı değil mi? Bir de onun yaptığı... Saçma sapan hareket. Sinirle nefesimi sıcak havaya karıştırdım. Sınıfa boş gözlerle bakarken, herkesin çıkmış olduğunu fark ettim. E tabii, ders biteli beş dakika olmasına rağmen ben burada kafamı ellerimin arasına almış düşünüyordum. Elim, bir an için yanağıma gitti. Hayır! Hayır! İğrenç!

Elimi hemen çantama attım ve lavanta kokulu ıslak mendilimi çıkardım. Paketin hışırtısı boş derslikte yayılırken, ayağa kalktım ve sol elimle sol yanağımı sert bir şekilde adeta kazırcasına sildim. Bu sırada diğer elimle de kitaplarımı toparlamaya çalışıyordum. Kitapları çantama tıkıştırmaya çalışırken, sağ elimden kitaplarım hızla yere düştü. Islak mendili masaya bıraktım ve iki elimle kitapları toplamaya başladım. Biraz uzağa düşmüş bir kitaba uzanırken, görüş alanıma bir çift siyah spor ayakkabısı girdi. Elim bir an duraksasa da uzandığım kitabı da alıp, karşımdaki kişiye bakmadan kitaplarımı çantama dikkatlice yerleştirdim. Aynı durum bir daha olsun kim isterdi ki?

Sol yanağıma değen soğuk parmaklarla yerden başımı kaldırdım ve öfkeyle dişlerimi sıkıp kafamı yana çevirdim. Bu sayede Burak'ın parmaklarından kurtuldum. Bu çocuk ne yapıyordu böyle? Hayır yani geliyor hiç bir şey söylemeden benden habersiz beni öpüyor, bana dokunuyor. Kim bu ya! Kim? Kendini ne sanıyor? Dünden beri heryerde onun yüzünü görüyorum.

"Yanağına ne oldu?" dedi gözlerini yanağıma şaşkınca dikerken. Neyden bahsettiğini anlamadığımı anlamış olacak ki, "Kızarmış." diye devam etti.

Gözlerimi şaşkınlıkla büyüttüm. Beni düşünmesi bile garipti. Okulumu bulup buralara gelmesi, öpmesi ve son olarak da ona tokat attığım halde yanımda olması... Normal bir görücüden gerçekten de fazlasıydı. Gözlerimi çantama yönelttim ve çantama elimi uzatıp hızla omzuma attım. Burak'a sert bir bakış atarak sınıf çıkışına yöneldim.

"Yoksa..."

Arkam dönükken duraksadım. Burak'ın ne diyeceğini merak etmiştim.

"Ben seni öptüğüm için..."

Bir hışım arkamı döndüm ve onu masadaki buruşturulmuş ıslak mendille bakışırken buldum. Kafasını hafifçe kaldırıp alttan bana döndürdü gözlerini. Islak mendille yanağımı kazırcasına sildiğimi fark etmişti.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now