~16. BÖLÜM~

98.2K 4.6K 367
                                    

İçeriye, uzun boylu, sarışın bir kız girdi. Kısa pembe şortu bacaklarını ele verirken, fakir kollu beyaz bluzu bunu zıtlamıştı. Hanım hanımcık bir kıza benziyordu.

"Arkadaşlar, ben Derya. Klasik gitarın yeni hocasıyım. Geç kaldığım için hepinizden tekrar özür dilerim. Özel bir işim dolayısıyla bugün geciktim ama bir daha böyle bir şey olmayacak." deyip, dişlerini göstererek gülümsedi. Gerçekten güzel bir kızdı.

Ayaklanan tüm öğrenciler, bir bir yerlerine geri oturdu.

"Şimdi sizlere klasik gitarı anlatacağım. Evet arkadaşlar, klasik gitar nedir?"

Sınıfta bir sessizlik oluşurken, bende bu sessizliği bozmadım.

"Bu kız ne saçmalıyor?"

Fısıldayan sese çevirdim başımı. Yanımdaki sandalyede oturan kız, sitem dolu sesiyle beraber kaşlarını çatmış, hocaya bakıyordu. Bu komik görüntüye gülümsedim.

"Niye gülüyorsun ki? Klasik gitar, klasik gitardır işte."

Gözlerini yandan bana çevirerek baktı. Benim boylarımda, balıketli ve kahve renkli gözlü, kestane rengi saçlara sahip, tipik esmer, Türk kızıydı.

"Haklı olabilirsin." diye mırıldandım. Gerçekten de klasik gitarın ne olduğunu hepimiz bilmiyor muyduk?

Kız benim bu söylediklerime içten bir şekilde gülümsedi ve elini uzattı.

"Bu arada, ben Ayşe."

"Suada." dedim ve uzattığı elini hafifçe sıktım. Bu sözüm üzerine kaşları havaya kalktı.

"Değişik bir isim. Daha önce hiç duymamıştım."

Evet, bu pek bilinen bir isim değildi ve herkes ismimin nereden geldiğini sorardı.

"Pek bilinen bir isim değil. Suada, boşnakça bir isim. Zamanında annem okuduğu boşnak yazarın bir kitabından esinlenmiş ve bu ismi koymuş. Hatta Sueda diyen çok var."

"Vay canına. Gerçekten de Boşnak ismi mi?"

Kaşlarını havaya daha çok kaldırarak, şaşkınlığını belirtti. Dudaklarımı aralamıştım ki, "Şişşt! Sessiz olalım arkadaşlar!" diye sesini yükselten gitar hocasına gözlerimi döndürüp, dudaklarımı birleştirdim. O kıza 'hoca' demek de istemiyordum. Derya, bizimle kesinlikle yaşıt olmalıydı.

***

Ayşe'yle ders boyunca konuşmuştuk. Eğlenceli ve sempatik bir havası vardı. Derya'ya nedensizce sinir olmuştu. Hakkı da vardı. Koskoca iki saat boyunca, bize klasik gitarın ne olduğunu anlatmıştı ve haliyle canımız sıkılmıştı. Fakat bir gerçek de vardı ki, alacağımız enstrüman hakkındaki tüm bilgileri öğrenip de o enstrümana başlamak, en doğrusuydu. Böyle düşünürsek, benim sinirlerimi bozup canımı sıkan tek şey, gitarımı boşu boşuna taşımam olabilir.

Eve giden dar sokaktan geçerken, etrafta tek tük insanların olması ve havanın yavaş yavaş kararmaya başlaması adımlarımı hızlandırdı. Ayşe'yle ayrılmıştık ve eve giden dar sokaktan tek başıma geçmek sağlıklı bir davranış değildi. Çevrede pek serseri tipli kimse olmasa da, bu ıssız sayılabilecek yolda yavaş yürümemi gerektirmiyordu.

Şişirdiğim yanaklarımda depoladığım havayı özgürlüğüne kavuştururken, şu dar sokaktan bir an önce geçmek istiyordum. 'Hadi kızım dayan az kaldı' diye kendi kendime söylenirken birden ayağım takıldı ve bir anda yere düşüverdim.

Söylenerek ayağa kalkmaya çalıştığım sırada görüş alanıma bir adet el girdi. Erkek eli olduğu belli olan elden yavaşça gözlerimi yukarıya kaldırdığımda, gri renkli gözlerle karşı karşıya kaldım. Gözlerimi hemen kaçırıp, yerden doğruldum. Dizlerim ve refleks olarak açılmış avuç içlerim acıyordu.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now