~37.BÖLÜM~

91.4K 3.7K 172
                                    

Merdivenlerden aşağı iner inmez karşıma Burak çıktı.

"Ne yapıyorsun Burak?"

Buzdolabıyla bakışan gözlerini bana döndürdü. Tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı. Kahvaltı mı hazırlayacak düşüncesi beynimden süzülmeden geçip gitti. Bunun olmayacağını biliyordum. Buzdolabına başını çevirerek içinden sürahiyi aldı ve buzdolabını kapattı. Masadaki bardağa suyu doldurup bar sandalyesine oturdu ve iki üç yudumda bitirdi. Sandalyeden kalkıp yanımdan geçti ve yukarıya çıkmaya başladı.

"Kahvaltıyı hazırla."

Ne soruma cevap vermiş, ne de beni umursamıştı. Uyku sersemliği üzerinde olabilirdi ama bana emir vermesi dayanılacak boyutlarda değildi. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve çatık kaşlarla mutfağa baktım.

***

Mutfağın içinde kalan bar taburesine oturmuş, karşımda gazete okuyordu. Yukarıya çıkıp üzerime eşofmanlarımı giymiştim. Burak'ta duş alıp eşofmanlarını giymişti. Bugün pazar günü olduğu için işe de gitmez diye düşünmüştüm. Kendi kendime omuz silkerek arkama yaslandım ve tabağımdaki zeytinle oynamaya başladım.

"Şu sesi çıkarma."

Gazeteye gömülmüş kafasını gazeteden çekip bana baktı.

"Hangi ses?"

Çatalı tabağa üç dört defa inadına vurdum. Ben ondan daha inatçıydım.

"Bu mu?"

Baygın bir bakış attı.

"Çocuk gibisin."

"Sende pek beyefendi sayılmazsın ya neyse."

Güldü. Kollarımı göğsümde birleştirerek Burak'ı izledim. Ona tarifsiz bir gıcıklığım vardı ama bir diğer yandan da onu seviyordum. Ve bu tuhaf zıtlık, birbirine paraleldi. Gülmesini sonlandırarak yüzüne bir ciddiyet maskesi giyindi.

"Bu akşam annemler gelecek."

İlerleyen birkaç saniye içinde ne dediğini idrak etmeye çalıştım. Anne, Burak, -lar eki... Pekâlâ.

"Gelsinler tabii."

Ne diyecektim? Gelmesinler, çünkü ben senin ailenle anlaşamıyorum ve bu eve gelmelerini istemiyorum mu? Buna hakkım yoktu. Onlar bu saatten sonra benim de ailem sayılırdı.

"Biliyorum, çok iyi anlaşamıyorsunuz ama-"

"Saat kaçta gelirler?"

Sahte bir tebessüm yerleştirdim ağzıma. Bu konuşmaya katlanacak ve ailesinin bizim evimize gelmesine pozitif yaklaşmaya çalışacaktım. Dünün konusunu ancak bu şekilde kapatabilir, huzursuzluğu engelleyebilirdim.

***

Kliniğin odasından çıkar çıkmaz Burak'a döndüm.

"Nasılsın şimdi?"

"Sinirli."

Bana bakmadan söylenmeye devam ederken asansörlerin oraya gelmiştik bile. Etka olayından bu yana burnu sargıdaydı ve onu açtırmak için bir kliniğe gelmiştik. Kaç günün ardından burnunu sargısız görmek bana biraz değişik gelse de tabii ki böylesi daha iyiydi. Çünkü o burun sargısı benim yüzümden olmuştu ve suçluluk duygusu hâlâ üzerimdeydi.

Asansöre bindiğimizde, pudra pembesi dar pantolonu ve üzerine giydiği beyaz sade tişörtüyle Sanem'i görünce şok oldum. Sanem'i en son düğünümüzde görmüştüm. Liseden arkadaşımdı ama pek görüştüğümüz de söylenemezdi ve Burak'a düğün günü dolaylı yoldan da olsa yakışıklı demişti fakat kötü bir mana taşıyarak o kelimeyi ima etmeyeceğinden adım gibi emindim.

MÜSTAKBELİMWhere stories live. Discover now