-1- Evlatlık

18.9K 455 39
                                    

Yıl 1997, aynı iple intihar etmiş bir çift. Bulunduklarında yanlarında sadece bir not. Evde ise tek bir ses, bir ağlama. Ama normal bir ağlama değil, bir bebek. Ölen çiftin bebeği. Sanki ailesinin intiharını, ölümünü farketmişçesine ağlıyor. Sokaklarda ise evdekinin aksine bir kalabalık. Ambulans ve polislerin siren sesleri, meraklı ve acılı bir kalabalık.

Yıl 2001, 5 yaşında bir çocuk. Annesi ve babası yok. Çocuk esirgemede kalıyor. Tamamiyle yanlız. Yanına gelen bakıcıdan habersiz, camdan dışarıyı seyrediyor. "Mrs. Lizz" "Efendim canım?" "Dışarıda bir kadın var, ama bacakları yok."

Yıl 2003, küçüklüğünden bu yana yaşadıkları yüzünden psikolojik sorunları olan 8 yaşında bir kız. Akıl hastanesinde. Garip şeyler görüyor ve duyuyor. Doktorlara göre durumu çok kötü.

Yıl 2007, o kız şimdi 12 yaşında. 4 yıllık tedavi süreci sona ermiş. Ve bu kız bir aile tarafından evlat edinilmiş.

"Alice." "Efendim anne?" "Hadi canım okul vakti." Hazırdım zaten. Çantamı da sırtlanıp dışarı çıktım. Okulu sevmiyordum. Dışarısı çok aydınlıktı. En azından bana göre. Sınıfta en arka sırada oturuyordum. Diğer kızlar gibi değildim. Sınıfımdanda nefret ederdim zaten. Dersimiz edebiyattı ama hoca daha gelmemişti. Dersi dinlediğimden değil, edebiyat hocası belkide bu okulda değer verdiğim tek kişiydi. Bana her zaman için yardımcı olmuştu. "Günaydın çocuklar." Kafamı kaldırdım. Bu da kimdi? "Ben yeni edebiyat hocanızım arkadaşlar, gelin sizinle tanışalım." Tüm sınıf pür dikkat yeni öğretmeni dinliyordu. "Öncelikle bana adınızı, hayatınızdaki hedefinizi ve anne/babanızı anlatın." Açıkçası önümdeki kalemle uğraşmak daha eğlenceliydi. Defterimi çıkarıp karalamaya başladım. Arkadaşlarım sırayla kalkıp kendilerini tanıtıyorlardı. Sıra bana gelmişti ama farkında değildim. Önümdeki arkadaşım beni dürttü. Ayağa kalktım. "Alice, herhangi bir hedefim yok." "Peki ailen ?" Bunu soracağını düşünmemiştim. "Ailem,-" "Üvey ailen!." Ah, teşekkürler İsabell. Ailemin olmadığını bana her fırsatta hatırlatıyorlardı. Öğretmen bunu farketmiş olacakki, İsabell'i susturdu. Kendimi kötü hissediyordum. Bu utanılacak bir şey değildi, veya dalga geçilecek. Buna saygı duymalıydılar. Başımı önüme eğmiştim. Kaldırmak istemiyordum. Bu konunun açılmasını sevmiyordum. İstemsizce ağlamak istiyordum. Zil çaldığında sınıfta sadece ben vardım. Yaklaşık iki dakika sonra kapıdan biri girdi. Bana yöneldi ve elindeki broşürleri masama koydu. "Bunları sınıfa dağıtır mısın?" Kafamı onaylama anlamında salladım. Çocuk dışarı çıktığında broşürlere baktım. Anne-kız beceri yarışması. Katılırmıydım acaba? Annemle, yani 'üvey' annemle. Normalde buna fazla takmazdım. Üvey annem bana her zaman çok iyi davranmıştı. Hatta öz çocuğu gibi... Ona her şeyi anlatırdım. Üvey babama da. Onların üvey olmalarının tek nedeni öz ailem olmamalarıydı. İkisini de çok seviyordum. Ama sadece merak ediyorum. Annem ve babam beni neden yapayanlız bir şekilde bıraktı? Daha bebektim. Kötü olan hiçbir şey yapmış olamazdım.

Eve geldiğimde kafamda hala bu soru vardı. "Hoşgeldin tatlım." "Günün nasıldı ?" "İyiydi annee." İyi yalan söylerim. Gerçekten. Hemen odama daldım. Çantamı her zamanki yerine attım. Yatağımın üstüne atlayıp günlüğümü elime aldım. Bir şeyler yazmaya ihtiyacım vardı. Sayfaları çevirirken bir cümle dikkatimi çekti. -Annen nerde Alice? Bu cümleyi asla unutmayacağım. Tedavimin bittiği gün, en yakın arkadaşımın kalbime sapladığı ok. Her neyse. Odam tamamiyle siyahtı. Bunun sebebi ise bir kadındı. Yani, bana göre bir kadın. Doktorum onun beynimde oluşan bir gölge olduğunu söylüyor. Ama bence bu yanlış. Kaçık değilim. Düşünebiliyorum. Biliyorum, imkansız ama doğru. Onu görüyorum, onunla konuşuyorum, beni tanıyor. Ama kimse ona inanmıyor. O da benim gibi. Çok yanlız. Doktorlar onu tedaviden sonra görmediğmi sanıyorlar ama gördüm. Hem de defalarca. O benim arkadaşım. "Alice!!!" "Geliyorum annee!!" Hemen aşağıya indim. "Tatlım, baban birkaç film almış. İstersen birini seç de izleyelim." Filmlere kısaca bir göz attım. Filmi seçmek zor değildi. 'Dünya Savaşı Z'. Zombi filmi. Güzel. Anneme cd'yi götürdüm. "Vay, başrolü iyiymiş." Göz kırptı. "Benden daha mı iyi ?" Bu Danny'di. Üvey babam. Ash güldü. "Tabi ki hayır. Sen bir tanesin." Gülümsedim. Güzel bir aile tablosuydu. En azından ailenin anlamını bile bilmeyen bana göre.

EvlatlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin