-4- Gece Kuşu (Eric)

5K 252 31
                                    

Tuş kilidini aç, tuş kilidini kapat, tuş kilidini aç, tuşkilidini kapat, tuş kilidini aç, tuş kilidini kapat. Hayatımın belkide en sıkıcı günlerini geçiriyordum. Halam, yani üvey halamların evindeydik. Ve gerçek anlamda çok sıkıcıydı. Hayır, o hiçbir şeyden memnun olmayan kız değildim. Ama nebileyim sıkıcıydı işte. Dışarıda yağmur yağıyordu. Bana ayrılan odaya çıktım. Ve çantamdan hush hush serimi çıkardım. Kaldığım yerden devam etmek için sabırsızlanıyordum. Yarım saat sonra kitaba iyice odaklanmış bir vaziyette yatağımın üzerinde uzanıyordum. Bir dakikalığına başımı yukarı kaldırmamla çığlık atmam bir oldu. Bu Lilly'di ve yüzünün tamamını siyaha boyamıştı. Gözlerini pörtleterek bana bakıyordu ve ben çığlık atmaya başlayınca o da benimle birlikte çığlık atmaya başladı. Bunların üzerinden bir kaç dakika geçmişti ama biz hala mal mal birbirimizin yüzüne bakıp çığlık atıyorduk. Daha sonra Lilly'i iki kolundan tuttum. Çığlık atmayı kesmişti. "Bence bunu birdaha yapmayalım." "Bencede." Daha sonra pelerin diye omzuna bağladığı beyaz çarşafı yerlerde sürükleyerek odadan çıktı. Lilly halamın küçük kızıydı. Çok oyuncuydu ve ben ona ne olursa olsun yetişemiyordum. Bir an odada yanlız olup olmamam konusunda tereddüt ettim ve çevremi kolaçan ettim. Kimse yok, etraf temiz.. Güzel. Tam tekrar kitabıma odaklanmışken tekrar kapı çaldı. Ash'ti yani annem. "Alice hayatım babanın yarın için önemli bir işi çıktı yani eve dönüyoruz." Dış sesim; "Ow hayırr." İç sesim; "Tanrıya şükür." Hemen valizimi ve çantamı toparladım. Telefonumu buldum ve üstümü değiştirdim. "Anne ben hazırım." "Tamam tatlım şimdi çıkıyoruz." Danny bizi aşağıda bekliyordu. Arabaya bindik. "Sizi erken dönmek zorunda bıraktığım için üzgünüm hanımlar." "Saçmalama baba. Sana minnettarım." "Neden? Halanlarla vakit geçirmeyi sevdiğini sanıyordum." "Seviyorum ama, Lilly. O çok," "Hiperaktif." "Evet. Çok ama çok hareketli." "Kardeşler böyledir Alice." Danny bunu söylerken Ash'e bir bakış atmıştı. HAYIR. HAYIR. HAYIR. HAYIR. VE HAYIR. Bakın onlar benim asıl annem ve babam değil. Bu yüzden onların kararına da karışamam ama bir kardeş istemiyorum. Onlar minik, hareketli küçük yaratıklardır. Ash benim böyle düşündüğümü farketmiş olacakki, "Neyseki senin kardeşin yok Alice." İçim rahatlamıştı. Ve eve de varmıştık. Valizimi yukarı çıkardım ve üzerimi tekrar değiştirdim. Makyajıydı, saçıydı derken Ash bunu fark etmiş olacakki bana doğru gözlerini dikti. "Bu saç, makyaj falan. Nereye gidiyoruz bakalım ?" Güldüm. "Hiç, sadece Eric ile buluşacağım." "Eric ?" "Imm 4 blok ötede oturuyor. Benim yaşımda." Ash kafasını evet anlamında salladı. "Ama erken gel, bu arada erkek arkadaşını-" "Sadece arkadaşım." "Tamam sadece "arkadaşını" bizimle ne zaman tanıştırıcaksın ?" 'Sadece arkadaş' kelimesine farkedilir bir şekilde vurgu yapmıştı. Evden çıktım. Bu arada Eric, o gün yani bir hafta önce tanıştığım çocuk.

>>>> 1 Hafta Önce <<<<

Banklarda biri oturuyordu. Kesinlikle yabancılarla konuşmayı seven bir insandım. Biraz daha yaklaştım. Ve yanına oturdum. Bana döndü ve ilk başta biraz irkildi. Benim yaşlarımda ve incecik bir erkekti. Manga çizimi gibi bir yüzü vardı ve teni beyazdı. Dikkatlice baktığımda yüzünde yer yer kızarıklıklar vardı ve dudağı kanıyordu. Ardından gözünden inen bir damla yaşı bana farkettirmemeye çalışarak sildi. "Sende kimsin?" "Alice, 4 blok ileride oturuyorum. Peki sen ?" "Eric. Hemen bu evdeyiz." "Şey, sana ne oldu Eric ? Dudağın kanıyor ve sanırım ağlamışsın." "Sanırım bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." "Haklısın, benim hatam." "Sorun değil." Gülümsedim. "Eric benim buralarda neredeyse hiç arkadaşım yok, arkadaşım olur musun ?" Bana doğru baktı. Gözleri parlıyordu. "T-Tabi. Açıkçası benim de pek arkadaşım yok." Gülümsedi ve sanırım bu aldığım en içten gülümsemeydi. Gözleri hoştu. Ona karşı bir şeyler hissettiğimden değil, sadece gerçekler. "Bana kendinden bahsetsene." "Tamam. Gitar çalıyorum, en sevdiğim renk siyah, günlük tutuyorum, film izlemeyi severim, en sevdiğim film intihar odası vee bu kadar sanırım." Eric gülümsedi. Lanet olsun gerçekten güzel gülümsüyordu. Herneyse bende ona sordum. "Peki sen nelerden hoşlanırsın ?" "Ben, piyano çalıyorum. Kitap yazıyorum ve manga-karikatür tarzı çizim yapıyorum. Anime izlemeyi de severim ayrıca hush hush serisi vb. seri kitapları okumayı da severim." "Ha? Hush hush serisi mi, bende onu okuyorum. Ayrıca bende anime izliyorum, hatta Danganronpa'yı yeni bitirdim." "İstersen bi ara sana manga çizimlerimi gösterebilirim, yani yanlış anlamazsan?" "Saçmalama, biz arkadaşız." Sonra bir arabanın siteye girdiğini farkettim. Bu annemlerdi. "Eric benim şimdi gitmem gerekiyor. Gelecek hafta burda aynı saatte buluşalım olur mu ?" "Tamam. Görüşürüz."

>>>> Bugün <<<<

Eric yine bankta oturuyordu. Yanına geçmeden önce garip şeyler söylediğni farkettim. Sanırım biriyle konuşuyordu. Bir kadın, ama sesi tanıdıktı. Biraz yaklaşınca görüntü netleşti. Bu, bu Amber'dı. Arkadaşım, gölgem. Ve Eric'le konuşuyordu. Amber benim hayal ürünümse Eric onunla nasıl konuşuyordu? Derken yanlışlıkla bir çalıya bastım ve ikiside bana doğru döndü. "Alice? Açıklayabilirim. Şey kendi kendime konuşmuyordum sadece-" "Dur, Eric biliyorum. Bu Amber." "Onu tanıyor musun ?" "Dahası da var. Onu ben yarattım."

EvlatlıkWhere stories live. Discover now