20 -son-

1.4K 103 10
                                    

"Bana kağıt mı imzalatacaksın? Kumar mı oynayacağız? Babamı gördüm. Kazandığı halde öldürdün onları. Şimdi ne planlıyorsun? Yetmedimi bunlar?" Konuşmuyordu. Susması sinir bozucuydu. Bana bir kağıt uzattı. Kağıda bir göz attım ve ona döndüm. "Kabul."

Onunla oynayacaktım. Bundan 5 yıl sonra, yani 20 yaşımda. Onunla kumar oynayacaktım. Yensemde yenilsemde öleceğimi biliyordum. Ama sözleşmeyi kabul etmezsem beni orada öldüreceğini de biliyordum. 5 yılım vardı. Hayatın tadını çıkarmak için beş yıl. Derler ya, sayılı gün çabuk geçer. Son yıllarımı aileme adayacaktım. Üvey aileme. Kardeşime. Amber'a. Andy'e. Onlara en azından bunu borçluydum. Artık aileme ne olduğunu öğrenmiştim. Benim hayatta kalmam için kendilerini feda etmişlerdi. Bana 20 yıllık bir zaman kazandırmışlardı. Babam sırf benim için kumara oturmuştu... Haklıydılar. Benim yaşamım onların ölümü demekti. Ailem ölmedi, benim yaşamamı seçti. Onların yaptıklarını ödeyemem. Peki ya intikam? İntikam da mı alamam? Şeytan bizim ölümümüzü önemsiyordu. Ama direk öldürmeyecek kadar da adaletliydi. Kumar falan hepsi bahaneydi. Onun asıl istediği "Legendery" kanıydı. Madem tüm ailenin ölümünü istiyordu, o zaman şeytana küçük bir süprizim olacaktı...

Dediğim gibi bu 5 yılı değer verdiğim insanlarla geçirdim. Hiçbirine olanları anlatmadım ve sessizce ölümü bekledim. En son, yani 5 yıl sonra. Kumardan bir kaç gün önce Lori'ye her şeyi anlatacaktım. Bir dakika, Lori'de Legendery ailesindendi. Onun neden peşinde kimse yoktu? Tabii ya. Adını değiştirirken ailemizle olan tüm bağını kesmişti. Soyadı Legendery olabilirdi ama soyadı benzerliği sayılıp esgeçiliyordu. Aniden beynimde bir ampul yandı ve şeytana nasıl bir oyun oynayacağımı buldum...

Bugün Ash ve Danny (üvey ailem) ile sinemaya gittik. Bu hafta 3. Kez dışarı çıkıyorduk. Sabahları Lori'yle beraberdim. Öğlenleri Amber ve Andy'le çıkıyorduk. Akşamları ise ailecek vakit geçiriyorduk. Bu hayatımın en güzel yıllarıydı. Okula gitmiyordum. Zaten bir geleceğim olmayacaktı. Bari o sıkıcı derslerle kafamı meşgul etmeyeyim değil mi?

Herkese vedalaşır gibi bakıyordum. Daha önce ne olduğunu sormuşlardı ve bende geçiştirmiştim. Onlara anlatamazdım. Öleceğimi bilmek... Bu onlar için zor olurdu. Biliyorsunuz, ölümün geride kalanlar için zor olduğunu söylerim. Ölen kişi kurtulmuştur. Bedenini terk etmiştir... Ama geride kalanlar, özlem duymak zorunda kalırlar... Onları ölmeden özlüyorum. Ama ölmekten korkmuyorum...

İn the end (son geldiğinde)

As you fade into the night (ve karanlığın içinde kaybolduğunda)

Who will tell the story of your life? (Yaşam hikayeni kim anlatacak?)

And who will remember your last goodbye? (Ve son elvedanı kim hatırlayacak?)

'Cause it's the end and I'm not afraid (Çünkü son geldi ve ben korkmuyorum)

I'm not afraid to die. (Ölmekten korkmuyorum.)

-İn The End (bvb)

EvlatlıkWhere stories live. Discover now