🐧 11 🐻

770 57 38
                                    

Jongin'in birlikte uyumak için her fırsatı değerlendirdiği fakat KyungSoo'nun onu yine kendi yatağına gönderdiği günler fazlasıyla hızlı, hayat sayfalarını bir bir çevirir gibi geçiyordu. Mino'dan ses yoktu. Her an ailesinden gelecek aramalar da kuruntusundan başka yankı vermiyordu. Üzerinde çalıştığı bir parça vardı fakat duyguları o kadar yoğundu ki zirvelerde sıçrayan şimşek gibi her an her yerde patladığından odaklanmakta güçlük yaşıyordu. Denediği her satır çok oynaktı. Aynı anda haklılığını ispat etmeye çalışan ve yüksek sesle konuşan adliye koridorlarındaki dava tarafları gibiydiler. İpe sapa gelmeyen, biçim veremediği hislerine kelimeler giydirmeyi en sonunda bıraktı. Zaten elektiriğe kapılmış gibi her an kendisinden bir dokunuş çalan Jongin'in kaçamaklarının etkisi ile başetmek yeterince zordu. Ve başetmesi gereken tek kavga o değildi.

Öğlen vaktini bulan haftasonu kahvaltısında ilgi çalıcı küçüğünün ayağındaki o tombul baş parmak bacaklarını dürtüp duruyordu. Pijimayla değil de şortla oturduğuna nerdeyse pişman olacaktı.

"Jongin kes şunu! Kahvaltımı edemiyorum.."

Jongin tamamen oyuncu bakışları ile sırıtırken "ben sana yedirebilirim.." dedi.

Bu çekişmeleri masayı toplarken ve bulaşığı yıkarken de sürdü. Salondaki kanepeye sırt üstü uzandığında yanına sokulmaya çalışan oğlanı ittirse de bu kez geri püskürtmesi başarısız olmuş, Jongin öylece uzanmıştı üzerine. Âna alışmaya çalışıyor gibi ağır solukları ile hareketsizdi. Başı solundaki boşluktaydı. KyungSoo'nun elleri bu yakınlığa direnmeyi bırakmış, göğsünde bir çatıyı destekleyen sütunlar gibi dayanıyordu üzerindeki ağırlığı korumaya. Kalbi gümbür gümbürdü, bası çok açtığında hissettiği basınç şuan kulağında patlıyordu. Bu heyecanın birisinin tensel yakınlığını uzun zamandır bedeninde ağırlamayışından farklı olduğunu kabul etmişti bir süredir. Bu ihtiyaç açlığından değil, genç olanın başlattığı daha fazla yakınlık arayışındandı. Fakat ne zaman ona bir parça dokunacak olsa kalbini saran haksızlık, suçluluk, birgün bulacağı hayal kırıklığı ailesinin gözlerine bürünüyor ve karanlıkta onu izliyordu. Önce büyük oğluna şimdi de küçük oğluna oynayan, ailelerine sokulmuş huzursuz bir oyunbozan. Mino'nun sözleri kulağından hiç gitmiyordu. Suçlayan ve hayalinden silemediği hüsran dolu bakışları ne zaman Jongin'e dokunacak olsa oradaydı. Hiç karşılık vermediği aşkını sorgulayan küstah ve bencil yargıçlığı diğerine adımlarını tutuyordu.

"Benden kaçınıyor gibisin.. her zamanki huysuzluğundan farklı ellerin.."

KyungSoo ikilemlerini açık etmeyecek ve diğerini de incitmeyecek uygun ifadeleri diline toparlamakta güçlük yaşıyordu. Bileklerindeki ağırlığı serbest bırakarak ellerini göğsünden beline ve sırtına taşıdı. Göğsü şimdi Jongin'in ağırlığı ile eziliyordu ve bu bütün gelgitlerine bir dur çekmişti. Sadece sabırsız kalp atışlarını duyuyordu, sevinçli bir çocuk neşesini göğsünde ağırlıyordu. O vakit en büyük haksızlığın bu olduğunu gördü. Yıllardır aşk diye kapısında nöbet tutan ve bulduğu halde alamayan oğlanın bekleyişlerini uzatmak koca bir haksızlığa bürünüyor karanlıktaki gözlerin yerini alıyordu. Minnettar fakat buruktu. Suçlamıyordu. Sadece istiyor ve hâlâ bekliyordu.

Ellerini omuzlarına çıkarıp tutundu. Göğsündeki baskı dayanılmazdı her anlamda. İçindeki kavgayı susturduğu için ihtiyacından fazlasını da istiyordu bu ağırlıktan.

Bir şeyler söylemek için dudakları aralandı, âna sokulacak bir iki sıcak söz aradı, ılık esinti dağıtan nefesinden başka bir şey çıkmadı.
Saçlarına uğradı elleri, siyahtan kahveye dönen saçları bakışlarını daha yumuşak ve kendisini bulduğunda daha bir âşık görünüyordu. Bunu ona hiç söylemedi. Neden boyattığını bile bilmiyordu, hiç konuşulmamış bir konuydu fakat yeniydi.

Bir Derdim Var, Nasıl Anlatsam Kibar Kibar?Where stories live. Discover now