🐧 Final 🐻

684 66 38
                                    

Jongin kalan iki haftalarını verimli(!) geçirmek adına derslere gitmeye diretse de zorunlulara gidip seçmelileri feda etmek şeklinde bir orta yolda KyungSoo'yu kendine uydurmuştu. Hâl böyle iken bile KyungSoo, dışarda bitmek bilmez işleri için koşturuyor, arkadaşları ve yapımcılarla buluşup gidişinden önceki son görüşmelerini hallediyordu.

Kalan zaman Jongin'indi. Kang nehrinin kenarında gece yürüyüşleri el ele.. Bada denizine yüzmeye gitmeler.. kumsalda piknik.. bir haftasonu şehirden uzakta kamp, yıldızların ışıltısında uzun uzun sevişmişler.. Her şey anormal derecede yolunda ve tehdit edici güzeldi. Başına gelecek olan zaten gelmiş KyungSoo'yu kendi elleri ile askere yollayacaktı. Bunu kullanarak ondan çok şey istiyor KyungSoo da nazını güdüyordu. En büyük itirazı bile "ama Kyung sen askere gidince.." dediğinde etkisiz hale geliyordu. Bu zaafına öyle alışmıştı ki döndüğünde işlevsiz olacak olmasına şimdiden esef duyuyordu.

KyungSoo dışarılarda dolanırken kendi odasının duvarına on sekiz aylık büyücek bir takvim oluşturdu, gidişi milat olan. Döndüğünde yapabileceklerine odaklanıp bu kadar günü atlatmaya, bir de yatağında bıraktığı anılara sarılacaktı sabrını bilemek için.

KyungSoo bir vakit ona kendi askerliğini sorduğunda aynı vakitte gitmeyi teklif etse de KyungSoo önce üniversiteyi bitirmesinde dayanılmaz ısrarcıydı. Ondan küçük oluşuna hayıflandığı bir dolu şeylere bunu da ekledi Jongin; KyungSoo'dan çok sonra askere gideceğim, bir buçuk yıl ben onu, sonra bir buçuk yıl o beni bekleyecek.. ne yazık diye içerlediğinde de KyungSoo uzun uzun ülkelerinin tarihi ve bu topraklarda özgürce yaşamalarını atalarının kahramanlıklarına getirince bir daha sözünü etmemeye ahd ediyor, her aklına düştüğünde kendini yine söylenirken buluyordu.

KyungSoo üç günü ailesinin yanında geçirdiğinde, o üç günde bile ızdıraba tutulmuşken on sekiz aya göstereceği tahammüle inancını yeniden kaybetmişti.

KyungSoo ailesinin yanından döndüğünde Jongin'i yatağında kedere gömülmüş bulunca "başka ülkeye gitmiyorum ya! Askere gidiyorum, fırsat buldukça ziyaretime gelebilirsin, telefonda görüşebiliriz, izinlerim var ve sadece on sekiz ay.." diye onu avutmaya çalışsa da Jongin odasındaki bir duvarı işgal eden takvimi her gördüğünde kederi yeniden alev alıyordu.

Takvimi dağıttı, yerine beş yüz yetmiş dört günün her biri için stiker yapıştırdı. Her günün sonunda kopardığı kağıda yapacaklarından bir defter yapmaya karar verdi, bundan KyungSoo'ya hiç bahsetmedi. Yeterince azar işitmişti ve askerde iken onu endişelere salmak istemiyordu. Derslerim var, belki ben de değişim programlarından birini denerim sen yokken diye önerdi hatta. KyungSoo neden olmasın, iyi fikir dese de gözlerini diktiği yerdeki bardak bir vakit aniden çatlayıp dağılıverdi.

Kaçak göçek dokunuşlar, öpüşler yoktu. Bir bakışı ile KyungSoo'nun dudakları derhal dudaklarındaki yerini alıyordu. Sihir gibi bir şeydi, elleri kolayca birbirini buluyor, bacakları bacaklarına dolandığında kolayca içine giriyordu.

"Buna inanamıyorum, ilişkiniz nasıl dikey ilerleme gösteriyor?" diye hayret eden Luhan'a taktik olarak sevdiğini askere göndermeyi öneriyordu artık. Fakat ordu kadınları henüz almıyordu ve Luhan ilişkisini yatayda yaya olarak yol almaya ram oluyordu.

Abisi bu günlerin hiçbir yerinde olduğu için de keyfi ayrıca yerindeydi. Hâlâ Jisoo ile görüştükleri için de güvende hissediyordu, başlarına yeniden ekşimeyeceği için.

O gün geldiğinde KyungSoo'nun saçları artık avuçlarını doldurmuyordu. Makine ile kendisi tıraş etmek istemiş, bunun için ne büyük mücadeleler vermişti, yarısından çoğusu duygu sömürüsüydü gerçi. Nihayetinde o saçlar hâlâ odasında bir kutuda saklı duruyordu. KyungSoo bilse aşırılığı hakkında başına bir sürü ekşirdi.

Bir Derdim Var, Nasıl Anlatsam Kibar Kibar?Where stories live. Discover now