1✳️Kavuşamadan Kaybetmek

15K 557 149
                                    

Çocukluğumun geçtiği şu mahalleden nasıl da soğumuştum bir anda. Oysa sokağın başındaki bakkalda Remzi abi, annemin kankası üst komşumuz Canan abla, yaramaz torunlarını her gün parka getiren Kiraz teyze, daha sayamadığım nicesi... Hepsini ne kadar da çok seviyordum. Ta ki bugüne kadar...

Canan teyzenin benden bir yaş küçük kızı Burcu, can ciğer arkadaşımdır. Bazen densiz hareketleri olsa da çocukluğumuz geçti beraber, kardeş gibi büyüdük bir yerde. Her gün börekli çörekli çay sefaları, annelerle gidilen mahalle günü masalarında bir aradaydık biz. Tek sırdaşım olan arkadaşım bitivermişti kapımda, kara haberi ulaştırmaya. 'Duydun mu? Nişanlanıyormuş' dedi. 'İki yıldır görüştüğü üniversiteden arkadaşıyla.'

Kavuşmadan kaybetmek bu olsa gerekti. Ben daha kendimi gösterememişken oysa... Bir arkadaştan öteye gidememiştim onun için, belki de selam verdiği bir tanıdıktım onun gözünde. Gönül gözüyle görüp de, görünmez olmak ne acıdır böyle. Şansımın olmadığını bilmek bile kanatıyor şu kalbimi. Seviyor ki nişanlanıyor, bir ömür beraberliğe ilk adımı atıyor. Seviyor ki karısı yapıyor, parmağına adının yazılı olduğu yüzüğü takıyor.

⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪

Mahalle kahvesine kurulmuş masalar, davulla zurnayla oynayan kalabalığın arasından gördüğüm kadarıyla süslü masada oturan adamım ve onun kadını... Nişan çoktan takılmış. Parmaklarındaki yüzüklerde hala kırmızı kurdele duruyor. Ne acı ki mutlular, hem de çok. Sürekli gülüyor adamım. Sonra tutuyor kadınının elinden giriyor halaya. Hala mutlu gülüyor gözleri ve o âşık olduğum gözler beni buluyor. Korkuyorum geri çekilmeyi düşünürken başıyla işaret ederek halaya çağırıyor. Mutlu gününe ortak etmek istiyor bir garip aşığı, haberi yok.

Küçük dükkânın içerisindeki sese nazaran yutkunuyorum gürültüyle. Ellerimle boğazıma yapışasım var, boğuluyorum. Gitsem ölürüm, kalsam zaten telef... Ne diye kalkıp oynarsın be adam. Sen ki mahallenin ağır abisi, sen ki gençlerin Deniz abisi ne diye kalkıp oynarsın, bir de yetmezmiş gibi beni çağırırsın.

Attım kendimi dışarı, ellerim boğazıma giderken yakama indi. Çekiştirdiğim tişörtümün açtığı yerden umdum nefesi. Sırtım duvarda, bir çare bedenimi taşıyamadı dizlerim. Çöken bedenime eş ruhum bir bir sel oldu aktı gözlerimden. Ah be adamım, olma ellere yar. Seni sensiz de sevmeyi öğrenmiş kalbime bindirme bu ağır yükü.

Eylül'de Deniz Bir Başkadır (KİTAP OLDU) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin