IV

294 42 32
                                    


Cuma, 12:05

Ağlamak için gözden
yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken,
insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh,
kalbi bağlayamaz mı?
Hasret;  özlenenden
uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken
hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık;
para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak,
hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü
dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken
gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah,
hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah,
gülüş, kurşun olamaz mı?

Jennie minik vücudunda yılların yorgunluğunu hissediyordu. Yolun 'başı' değil de, yarısı denilen yoldaydı ve neler yaşadım diye düşündü. Her bir yanını hüzün kaplamıştı ve artık bu hüznü garipsemekten başka hiçbir şey yapamıyordu.

Yirmi iki sene boyunca yaşayıp, gerçekten hiç yaşadım diyememiş olması canını çok yakıyordu. Kim bilir geçen zamana kaç tane mutluluk, heyecan sığdırmak isteyip bunu başaramamıştı? Veya kaç tane aşkı kaçırmıştı?

Düşüncelerinden sıyrılmak üzere ayağa kalktı ve odasında birkaç dakika boyunca tur attı. Böyle yaparak daha çok düşünüyordu, farkında değildi ama bir şeylerle daha uğraşması gerekiyormuş gibi hissediyordu.

Jisoo ile buluşmalarına pek fazla zaman da yoktu ve içinde ona karşı biriken minnettarlık duygusundan ötürü ona bir hediye vermek istiyordu. Ama bir şey almak değil, kendisinin emeğini katmak istiyordu.

Tekrardan, dolabından bir tuval çıkardı. Paletinin üzerine özenle birkaç renk boşalttı. Aklına harika bir fikir gelmişti. Belki de yıllardır yapmadığı bir şey ile uğraşacaktı.

Fil dişinden çıkmışçasına lekesiz, kusursuz bir elbise resmetti ilk önce tuvaline. Sonrasında ise neredeyse yalnızca Yunan'ın heykellerinde görülecek bir göğüs ekledi.

Gül kırmızısından alınmış dolgun dudaklar için kırmızıya batırdı fırçasını yavaşça. Ve vücudunun çıplak yerlerini kapatacak dağınık bir şekilde dizilmiş uzun siyah saçlarını da ekledi. Jisoo'nun yüzünü en sona bırakmayı istemişti çünkü o kadar kusursuz bir şeyi nasıl resmedebileceğine dair pek fikri yoktu aslında.

Jisoo her zaman olduğundan daha güzel, daha hayat dolu, daha inançlı görünüyordu bu tabloda. Beğenmemesinin mümkün olacağını zannetmiyordu Jennie.

~

Tablosunu kuruması için oracıkta bırakırken merdivenlere doğru adımlarını atmaya, sonrasında ise kıyafetlerini seçmek üzere odasına ilerlemeye başladı.

Yaklaşık on dakika, yirmi saniye dolabının altını üstüne getirdikten sonra nihayet ne giyinebileceği konusunda karar kılmıştı. Normalde, dışarıya çıkarken bu kadar özen göstermez olduğu gibi çıkardı. Ama garip bir şekilde kendisini güzel olmak zorundaymış hissediyordu.

Eline aldığı, Vintage elbiseyi yokladı bir süre. Üzerinde yer alan toz pembe kiraz çiçekleri desenleri muazzam bir görüntü oluşturmuştu âdeta kumaşın üstünde. Ardından üstündeki kıyafetleri bir kenara atıp elbiseyi giyinmeye başladı.

Genel olarak fazla makyajı tercih etmeyen birisiydi, bu elbiseye de yakışacak şey zaten sade tercih edilmeliydi. Makyajını da tamamladıktan sonra duvarıda asılı olan saate dikti gözlerini. Bir saatten daha az kalmıştı.

Jisoo

eklenti: konum

Umarım geç kalmazsın
Bekletilmeyi sevmiyorum .-.

Jennie kendisine gönderilen konuma tıkladı ve masasının üzerinde duran tabloyu eline aldıktan sonra oradan ayrıldı.

Buluşacakları mekan evine on beş-yirmi dakika uzaklıktaydı bu yüzden geç kalmasına olanak yoktu. Yine de hızla arabasının anahtarını çıkarttı ve arabasına doğru ilerledi.

Şu anda merak ettiği tek şey Jisoo'nun çizimini beğenip beğenmeyecek olmasıydı. Uzun zamandır çizdiği tek şey, koyu renklere bulanmış çiçekler veya kelebekler oluyordu. Hatta bazen hiçbir şey çizmeyip sadece renkleri birbirine karıştırıp fırça darbeleri atıyordu tuvaline. 'Çizmezsem, deliririm.' diyordu sürekli. İçinde hissettiklerini bir yere dökmezse gerçekten nefes almakta güçlük çekerdi.

O arabayı sürmeye devam ederken, Jisoo'dan birkaç tane daha mesaj geldi. Ayırttığı masa numarası yer alıyordu. Jennie birkaç dakika içinde oraya ulaşmıştı ve arabasını park ettikten sonra ayırtılmış olan masaya doğru ilerlemeye başladı.

Jisoo çoktan oradaydı.

Jennie'nin elinde tabloyla geliyor olması onu şaşırtmıştı. Tam olarak ne çizilmiş olduğunu uzaktan seçemiyor olması da onu iyice meraklandırıyordı. Ve Jennie attığı birkaç adım sonrasında artık yanındaydı.

Hiçbir şey demeden tabloyu ona verdi. Jisoo kendisine uzatılmış olan tabloyu elleri ile kavradı. Her ayrıntısı için ayrı bir emek verildiği oldukça belliydi. Muhtemelen hayatında aldığı en manevi hediye buydu.

Üstelik kullanılmış olan noktalama tekniği resmi daha kusursuz hale getirmişti. Yıldızlı Gece'yi anımsatmıştı Jisoo'ya.

"Aman tanrım! Bu harika!" dedi sevinçle. Yüzünde oluşan gülümsememe, sesindeki hafif titreme ne kadar mutlu olduğunu anlamak için yetiyordu. "Ama bunu neden yaptın?"

Jennie hiç düşünmeden cevap verdi, "Ben sadece hayran olduğum şeyleri resmediyorum."

don't let me drown || jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin