XII

228 29 30
                                    


Jennie elindeki karton poşet ile birlikte içeriye girdi. Sağa sola doğru bakındı fakat Jisoo yakınlarda görünmüyordu. Poşeti masaya doğru bırakıp, Jisoo'nun sandalyesine oturdu. Duvardaki saate dikti gözlerini. Aylar önce, büyük bir umutsuzlukla geldiği bu mekanın, hayatına renk katabileceğini hiç düşünmemişti, hatta hem kendisiyle hem de karşısındakiyle ilgili bir şeyleri değiştirebileceğini... Hayatında ilk defa doğru bir şey yapmış gibi hissediyordu, kendisini yararlı birisi olarak görmeyeli uzun zaman olmuştu.

"Kimleri görüyorum-" dedi Jisoo kapıyı aralık bırakırken. "Benden erken gelmişsin, üstelik sandalyemde oturuyorsun." Ellerini gövdesinde birleştirip, kaşlarını hafifçe çattı. Jennie ise kıkırdadı. Gözleri kısıldıkça, iyice minik bir kedi yavrusuna benzediğini düşünüyordu Jisoo ve yanılmıyordu da. "Yalnız başıma sıkıldım."

Jisoo masanın üzerindeki poşete baktı merakla, "Bu nedir?" karşısındakinden bir cevap alamayınca elini içine attı ve içerisinden çıkan kağıtları inceledi birkaç dakika. Jennie yine onu çizmişti, fakat bu sefer tablo ile uğraşacak vakti olmadığından karakalem yapmıştı. Jisoo'nun gözleri mutluluktan parıldadı, sanki içlerine binlerce yıldız sığdırılmış gibiydi, ama binlerce yıldız onun gözlerinin yanında sönük kalırdı diye düşündü Jennie, gözlerini onunkilerle birleştirirken. "Sen böyle yaptığında, mahçup hissediyorum. Benim pek böyle yeteneklerim yok."

Jennie gözlerini devirdi, "Gerçekten bir karşılık beklediğimi düşünüyor olamazsın, değil mi?" Oturduğu yerden kalktı ve ona doğru adım attı, sağ taraftan ayaklandığı için arkasında kalıyordu, ellerini belinde birleştirdi ve yanağına bir öpücük kondurdu. Jisoo da gülümsemesine engel olamıyordu. "Pekala Jennie Kim, burada olduğumuz sürece doktor-hasta şeklinde davranmamız gerekiyor. Evde olmadığımızı hatırla." Jennie ofladıktan sonra koltuklardan birine oturdu. Jisoo da çekmecesinden defterini alıp karşısına geçti.

"Anlat bakalım, nasıl hissediyorsun?" Jennie bu durumdan gerçekten hoşlanmıyordu, hayatının geri kalanında bir psikiyatriste ihtiyaç duymak istemiyordu. Kendi kendini iyileştireceği bir yol arıyordu ama asla bulamayacağından emindi. "Daha iyi." dedi saçlarını geriye doğru atarken. "Uzun zamandır içimi müthiş bir iç sıkıntısı boğmuyor. Hayat karanlık ya da manasız gelmiyor."

"Bunları duyduğuma sevindim. İlaçlarını kullanmaya devam ediyor musun?" Jennie'nin başını iki yana sallamasıyla birlikte, Jisoo kaşlarını çattı. "Ne demek kullanmıyorum?" dedi öfkeyle. Böyle bir tepki vereceğini biliyordu ama ona karşı dürüst olmak istediği için yalan söylemeyi seçmemişti. İlaçların onu robot gibi hissettirmesinden yorulmuştu. "Kullandığımda bomboş hissediyorum. Böylesi daha iyiymiş gibime geliyor." Jisoo kurduğu her cümleden sonra iyice sinirleniyordu. Onun bu hali Jennie'nin hoşuna gitmişti,

"Sinirlendiğinde olduğundan daha seksi görünüyorsun."

Jisoo her ne kadar bunu duymaktan hoşlanmış olsa da yüzünde ciddi bir ifade takınmak için sınırlarını zorluyordu. Jennie'nin konuyu başka yerlere çekmesi ikisinin hoşuna gidebilirdi ama ileride Jennie için büyük sorunlara yol açacaktı. Bu yüzden onun tek kelime etmesine izin vermeyerek, konuşmasına devam etti. "İyi olmak istiyorsan onları aksatmamalısın. Aksi takdirde tam toparladım derken tekrar eski haline dönebilirsin." Jennie'nin yüzündeki umursamaz ve rahat ifade daha da ciddileşmesine sebep olmuştu.

"Bu hastalığa sahip olmayanların iyileşmediğini hepimiz biliyoruz." Jisoo hiç düşünmeden onu yanıtladı, "Ama insanların bunu daha da kontrol edebilecek bir hale getirdiğini ve bu kadar berbat hissetmekten kurtulduğunu, kendilerini toparladığını da biliyoruz." Jennie tek bir kelime etmedi. Onun giderek öfkelendiğinin farkına yeni varmış, irkilmişti. "Tamam." dedi başını sallarken, "Aksatmayacağım." Yine de Jisoo tebessüm etmedi.

"Eğer dediklerimi yapmazsan, tekrardan ruhunun çözülmeyecekmiş gibi olan düğümlerini kendi ellerinle önüne serersin. İnsanlar berbat hissettiklerinde internetten veya kitaplardan gördüğü o depresyon kelimesinin içerisine sığdırmak istiyor kendilerini. Bilirsin, insanlar her zaman dertlerine bir isim takmayı istiyorlar. Belki tamamen iyileşemeyeceksin ama hiçbir zaman iyi olmayacağın düşüncesine kapılmanı istemiyorum. Çünkü bu gerçekten kontrol edebileceğin bir şey, eğer içten bir şekilde inanır ve istersen. Depresyon ve mutsuzluk kelimelerinin arkasına saplanıp, iç sıkıntılarının seni avlamasına izin vermeni istemiyorum. Kendini uçsuz bucaksız bir denizde bocaklarken bulmanı istemiyorum. Anlaşıldı, değil mi?"

Kelimeler birdenbire bir bir dökülmüştü ağzından, ayaklanıp bir bardak su doldurdu ve tekrar yerine oturdu. Muhtemelen onca senelik hayatında ilk defa bu kadar hızlı ve istikrarlı konuşmuştu. Çünkü gerçekten onun başına bir şeyin gelmesini istemiyordu, kendi kendini bir uçurum kenarına sürüklemesini istemiyordu. "Haklısın." dedi Jennie kafasını aşağı doğru eğerken. Verdiği bencilce karar yüzünden (aslında bencil bir karar denemezdi, kendisini bile önemsemiyordu) sevdiği kadının gözlerine bakabilecek yüzü bulamıyordu. Jennie her şeyin başında buraya ne kadar umutsuzca gelmiş olsa da, buraya gelirken kendisine bir söz vermişti. İyi olmak zorundaydı.

"Yanlış şeyler yapmayacağım. Seni üzmek istemiyorum." Jisoo ona bakması için birkaç kez parmaklarını şıklattı ama Jennie utangaçlığını içinden atamıyordu. "Hepimiz hatalar yapıyoruz, seni affediyorum, sen de kendini affedebilirsin. Hem benim yüzüme bakmayıp da kimin yüzüne bakacaksın?" Jennie gülümsedi ve ona doğru baktı. "Artık eve gitmiyor muyuz?" dedi sabırsızca.

"İşlerimi halledip yanına gelirim." dedi Jisoo. Masasına doğru uzandı ve poşeti tekrar Jennie'ye uzattı, "Bunu odama bırakırsın-" anahtarını bulmak üzere elini cebine attı, "Bunları da al." Jennie avuçlarının arasındaki anahtarlığı incelerken onu başıyla onayladı.

"Çok gecikme." dedi ayağa kalkarken, "Yanımda olmadığın zamanlar seni daha çok sevdiğimi hissediyorum."


medyaya koymaya üşendim ama heal şarkısıyla okuyun bölümü
bir de finale az kaldı söylüyorum şimdiden sonra niye böyle yaptın demeyin ödlsğsmsşşsix
saranghae

don't let me drown || jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin