V

294 46 22
                                    

Bir süre Jisoo ile sadece bakıştılar. Ardından Jennie önlerinde duran masayı işaret etti, "Hey!! Orada bir kedi var!" Jisoo endişeyle ellerini yanaklarına götürdü. Çünkü kedilerden gerçekten oldukça korkuyordu.

Jennie hafifçe kıkırdadı ve başka bir masanın yanına gittiler, oturması için Jisoo'nun sandalyesini çekti. Aslında "arkadaşça" -ki arkadaş sayıldıklarından emin değildi- veya diğer bir deyişle "psikiyatrist-hasta" buluşmasında olduklarının farkındaydı fakat kendisini istemsiz bir şekilde randevudaymış gibi hissediyordu.

Jisoo'nun elini havaya kaldırmasıyla birlikte, garson yanlarında belirmiş ve ardından koşarak iki menü getirmişti. Jennie bir süre boyunca ne yemek istediğini sorgularken Jisoo çoktan karar kılmıştı.

Jennie'den bir ses gelmeyince, "Bence sen de fajita almalısın, yanına da kırmızı şarap alalım. Gerçekten lezzetli oluyorlar." dedi. Jennie de yalnızca kafasıyla onaylayabildi onu.

Garsonun gitmesinin ardından aralarında tekrar bir sessizlik oluşmuştu. Jisoo'nun her zamanki şıklığı yine üzerindeydi. Üstündeki omuzlarını açıkta bırakan leopar desenli bluz ve altındaki siyah yırtık pantolon onu kusursuz gösteriyordu.

"Resim çizdiğinden hiç bahsetmemiştin." dedi Jisoo sessizliği bozmak adına. Jennie boğazını temizledi ve,

"Aslında epeydir çizmiyordum. Biliyorsun, kafam pek yerinde değil." dedi Jisoo onu yavaşça kafasıyla onaylıyordu. Bu sırada garsonun varlığını tekrar hissettiler. Elindeki fajita ve şarap bardaklarını önlerine dizdi. Ardından bardaklarına şarabı doldurdu.

Jennie eline aldığı bıçakla yavaşça önündeki eti keserken cümlesine devam etti, "Pek vaktim olmuyordu. Daha doğrusu..." Kestiği ufak parçayı ağzına götürdü. "Vakit bol ama isteğim yok desem daha mı doğru olur? Yani... İnsanın en sevdiği hobilerinden birisine olan ilgisini kaybetmesi çok korkunç değil mi?"

Jisoo şarabından bir yudum alırken aynı zamanda onu dinliyordu. "Evrene ne kadar pozitif enerji gönderirsen, o kadar karşılığını alırsın." dedi, "Sevdiğin şeylere olan ilgini kaybetmen çok doğal, sadece kendine biraz zaman ver. Bunu birlikte aşabiliriz."

Jennie'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Kendisi böyle bir süreçten geçiyorken, her daim yanında olacağından emin olduğu birisine sahip olmak çok özel bir şeydi. Ona olan minnettarlığını hiçbir zaman ödeyemeyeceğinden oldukça emindi de aynı zamanda.

Birbirlerinin gözlerinin içine baktılar uzunca. Jennie arada -aslında her göz teması kurduklarından beş saniye sonra- gözlerini ondan kaçırıyordu. Çünkü Jisoo'nun ona baktıkça ışıldayan gözlerinden istemeden çekiniyordu.

"Bana bakmasana." dedi Jennie utancından yanaklarının kızardığını fark etmeyerek. En az bir domates kadar aldı yanakları. "Neden?"

"Çünkü çok güzel bakıyorsun." Vücudunun alev aldığını hissettiğinde anlamıştı şu anda bir domatesten hiçbir farkının olmadığını. Kalp atışları gittikçe hızlanıyordu çünkü kimsenin ona böylesine içten baktığına daha önce hiç şahit olmamıştı.

Kendisini neredeyse bu yaşına kadar değersiz hissetmişti çünkü bu şekilde hissetmeyi hiç istemese de bunu hissettirecek yüzlerce, belki de binlerce kelime işitmişti. Zamanla kırılan öz güvenini nasıl tekrar yerine oturtacağını bilememişti hiç, ki hala da öyleydi.

Bu yüzden birisi -eğer bu kişi Jisoo gibi onun için özel ise- ona değer verdiğinde dünyadaki en mutlu kadın halini alıyordu. Âdeta kendini çocukken gittiği parklarda pamuk şekerci ile karşılaşmışçasına mutlu hissediyordu, güzel kelimeler duyduğunda.

Ve değer verdiği insanların ondan hiç soğumamasını, onu hiç bırakmamasını istiyordu.

"Teşekkür ederim." dedi Jisoo kıkırdadı ardından. "Bakılmayacak biri değilsin ama, oldukça güzelsin." Kurduğu her cümle Jennie'nin kalbinin teklemesine sebep oluyordu.

"Kaygımı asla aşamıyorum. Şu anda senin yanındayken bile bacaklarım titriyor." Jennie kendisini iyi hissettirmek için usulca gözlerini kapattı. Normalde kendisini en rahat hissettiği yerlerden birisi, Jisoo'nun yanı iken şu anda neden sıkıntı çektiğine anlam veremiyordu.

Jisoo şarabından bir yudum daha aldıktan sonra yavaşça ayağa kalktı ve Jennie'nin arkasına geçip sırtını sıvazladı. "Her şey güzel olacak." dedi kulaklarına doğru fısıldarken. Ve Jisoo'nun kusursuz dudakları hafifçe Jennie'nin kulaklarına değdiği o anda, Jennie daha mükemmel bir his bilmediğinin farkına vardı.


bu bölümün bazı kısımlarını yazmak
canımı acıttı:(
canlanır gözümde koskoca bir mazi...

don't let me drown || jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin