VII

302 38 32
                                    


"Seni anlıyorum Jennie. Hissettiğin her şeyi anlıyorum. Ama bu "orkestra" olarak adlandırdığın şeyin çıkardığı gürültüyü dindirmenin bir yolunu bulmamız gerek." Jennie onu başıyla onayladı. Kurduğu cümlelerin her zerresine hak veriyordu. Her şeyin bilincindeydi de. Ama sıra bunları uygulamaya geldiğinde her şeyi unutuyordu.

" Şöyle düşünelim; kafan, eski bir apartmandaki daire olsun. Ve bu daire yalıtımsız. Ve üst kattaki komşundan da kafanı parçalayacak kadar yüksek gürültü geliyor. Bu durumda senin ne yapman gerekir?"

"Yalıtım." dedi Jennie bir dahiymişçesine. "Aynen öyle Jennie." Jisoo'nun yaptığı benzetmeler, kullandığı kelimeler... Konuşurken kıvrılan dudakları, özellikle de dudakları, Jennie'nin çok hoşuna gidiyordu.

İçindeki bitmek bilmeyen minnettarlık duygusu da sürekli artıyordu. "Öyleyse yalıtım yapmalıyım?" Tek kaşını kaldırırken yanında duran kahvesinden bir yudum aldı ve cümlesine devam etti, "Ama bu yalıtım ilaç ile olmamalı Jisoo." Aslında tam da terapistinin kurmak üzere olduğu cümlenin üstüne basmıştı. İlaçları düzenli olarak kullanması gerekiyordu fakat bunun çözümünü kendisi bulması gerekiyordu.

"Ben de tam ondan bahsedecektim. Kalp kalbe karşıymış desene." Kurumuş dudaklarını nemlendirdikten sonra hafifçe gülümsedi. Jennie'nin kendini bu durumdan kurtarması mümkündü fakat yine de hayatının sonuna kadar bu hastalığa sahip olacaktı. Yani gelişen tek şey, eğer istikrarlı olursa iyileşmesi olacaktı ama Jisoo her zaman yanındaydı.

Jisoo masasının üzerinde duran saate baktı, seansın sonuna gelmişlerdi ne yazık ki. İkisi yan yana olduğunda zaman çok hızlı akıyormuş gibi hissediyordu ve bu çoğu zaman onun sinirlerini bozuyordu. "Seans bitti ama istersen biraz daha kalabilirsin."

"Neden?"

Jisoo ayağa kalktı ve cebindeki anahtarı çıkardı. Arada çaktırmadan Jennie'ye doğru bakıp yüz ifadesini inceliyordu. Hem şaşırmış de hem endişelenmişti. Onun bu haline hafifçe güldükten sonra kapısını kilitledi.

"Çünkü... Yapmamız gereken şeyler var." Yanına doğru attığı her adım ile birlikte Jennie'nin kalp atışları âdeta dışarıdan duyulacakmışçasına hızlı ve yüksek sesli bir hal almıştı. Ne yapacaklardı? 'Yoksa Jisoo bir seri katil mi?' diye geçirdi içinden. Ama Jisoo bunu duysa, kahkaha atmaktan yere yatardı muhtemelen.

"Senin gibi güzel kızlara karşı fetişim var." dedi Jisoo gülümseyerek. Aslında yapmayı planladığı şey gerçekten onun birisiyle ilişki yaşayıp yaşayamayacağıydı. Çünkü ilk seansta kendisini bile sevemiyorken başkasının onu nasıl seveceğini söylemişti.

"Demek içinde bir Christian Grey yatıyor, ha?" Jennie'nin mimiklerinden bile soru işaretleri akıyordu. Jisoo onun yanında bir kahkaha atmamak için zor duruyordu. Ve Jennie'yi oturduğu koltuktan yavaşça kaldırırken, kendisi yerine oturdu ve onu da kucağına aldı. "Böyle daha güzel duruyoruz."

"Jennie." dedi Jisoo sol elini onun gözlerine doğru sağa sola doğru sallarken. Jennie birkaç dakika daha ciddi modunda kaldıktan sonra kafasını 'efendim?' anlamında ona doğru çevirdi.

"Neden dedikten sonra daldın... Bir problem mi var?"

'Siktir' diye geçirdi Jennie içinden, "Az önce olanlar hayal miydi?" dedi. Bunu içinden söylediğini zannederken aslında sesli söylemişti ve Jisoo'nun kafası iyice karışmıştık.

"Ne hayal miydi? Bana neden dedin ve sonra sesin kesildi."



ben jisoo seme (tops)
taraftarıyım, sizce jennie mi seme olmalı yoksa uke mi kalsın???

;)))

sevişmelerine daha çok var duygularınızla oynadığım için özür dilerim

don't let me drown || jensooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin