13| Demek gerçeksin

4.9K 467 125
                                    

Şirketin içinde öylece etrafıma bakınırken yanımdan geçip giden insanların yüzlerindeki ne yaptığını bilen ifadenin aksine dışarıdan birinin de kanaatiyle tam şu an da dudaklarım aralık, gözlerimi kırpıştırarak etrafa salak bakışlar atıyor olmalıydım. Kendime kızıyordum. Sözleşme imzalarken şirkete tekrar geldiğimde bana yardımcı birini ayarlamak istediklerini ifade ettiklerinde onları güzel bir dille reddettiğim için kendime çok fena kızıyordum. "Haru sen tam bir ap-"

"Hey, yardıma ihtiyacın mı var?"

Sağ tarafımdan gelen pürüzsüz ve ince erkek sesiyle bakışlarım sağa kayarken bana seslenen çocuğa bakmıştım. Dağınıkça alnına dökülmüş kum sarısı saçlara ve güzel bir gülümsemeye sahip tatlı bir çocuktu. Üzerindeki kıyafetler bana onun iyi kazanan bir idol olduğunu resmen bas bas bağırıyordu çünkü adam baştan aşağıya marka giyinmişti ve diğer çalışanların aksine yaka kartı takmıyordu. Gözleri iki çizgi olana kadar gülümseyip beklentiyle bana baktığında sorusuna cevap vermemiş olduğum aklıma gelmişti. "Ah... Evet teşekkür ederim. Sadece Bang PD'nin odası nerede ona bakacaktım." Sesim yüzümdeki maskeden ötürü boğuk çıkıyordu.

Sarı saçlı idol olması muhtemel oğlan tekrardan gülümseyip oldukça kısa işaret parmağıyla büyük asansörü gösterdi. "Asansörle sekizinci kata çık, bir süre yürüyüp sağa dön ve koridorun sonundaki vazonun bulunduğu yerden de  önce sola ardından aynalı odaların bulunduğu yerden tekrar sağa dön. Koridorun sonundaki ikinci kapı." Açıkçası binanın karmaşık yapısından ötürü pek de anlamamıştım ya da bu sarı saçlı velet benimle dalga geçiyordu.

Sarışın çocuk bu halimi gördüğünde elini ensesine atmış ve bana bakmıştı. "İstersen seni götürebilirim. Kaybolacakmışsın gibi duruyor."

Büyük bir rahatlamayla kasılı olan bedenim gevşemiş, iç geçirmiştim. "Buna çok sevinirim..." Adını söylemesini istediğimi belirtircesine kelimenin sonunu uzattığımda sarışın çocuk önce kafa karışıklığıyla bana baksa da sonrasında kıkırdadı. "Üzgünüm, ne demek istediğini tam anlayamadığım için sessiz kalmıştım. Ben Jimin. Park Jimin ve sen de..." Benim yaptığım gibi kelimenin sonunu uzatınca kendime engel olamadan gülümseyivermiştim. Park Jimin gerçekten samimi bir çocuğa benziyordu anlaşılan. Şirketin içerisindeki ısıtıcılar sebebiyle daha fazla terlemeden maskemi indirmiştim. "Haru."

Dolgun pembe dudakları şaşkınlıkla aralandı.

"Hallyu Star Yoon Haru mu?"

"Evet?"

Jimin oldukça dikkatimi çeken ufak elini ağzının üzerine bastırmış ve şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerini birkaç defa kırpıştırmıştı. Elini ağzından çekerek az önceye oranla çok daha utangaç bir ifadeyle bana baktığında biraz olsun altında yatan şeyi anlayabilmiştim. "Hyunglarım ve ben senin hayranlarındanız Haru-sshi."

"İmza vereyim ya da fotoğraf çekinelim derdim ama eh, artı aynı şirket çatısı altında çalışacağımıza göre daha çok görüşecek gibi duruyoruz."

Jimin'in yüzündeki gülümseme büyürken kafasını aşağı yukarı sallamış ve ufak ellerini ceplerine sokmuştu. "Seni Bang PD'ye götüreyim noona."

Jimin önden yürümeye başlarken sessizce arkasından ilerliyor, o sırada da çabuk alışabilmek adına etrafa iyice bir göz atıyordum. Asansöre binip söylediği kata çıktığımızda ve Jimin önümden ilerlerken o bahsettiği karmaşık koridorları geçerek duvarlardaki eski gazete haberlerinin çerçevelerle donatıldığı koridorun sonundaki odaya gitmiş, sekreterinin söylediğine göre Bang PD'nin müsait olmasını da fırsat bilerek içeri girmiştik.

Bang Shi Hyuk adındaki PD gözlerini önündeki kağıtlardan alarak bize çevirdiğinde her seferinde oldukça ilgimi geçen yanakları daha önce olduğu gibi şimdi de ilgimi çekmiş, tüm dikkatimi oraya odaklamama sebep olmuştu.

Bang PD-nim gözlerini bana çevirdiğinde elindeki kalemi kağıtların üzerine bıraktı bıraktı ve gülümsedi. "Şirketimize tekrardan hoşgeldin Yoon Haru. Beraber güzel işler başaracağımıza inanıyorum. Seni şirketimizin en iyi grubu BTS ile birlikte ön plana çıkaracağız. Şimdiden başarılar."

Önünde saygıyla eğildim. "Beklentilerinizden daha iyi bir performans sergileyeceğim efendim."

Bang PD gözlerini Jimin'e çevirdi. Eline kalemimi tekrardan almıştı. Sanırım önemli işlerle uğraşıyordu. "Jimin Haru'yu grup arkadaşlarınla tanıştır."

"Elbette PD-nim."

Jimin ile odadan çıktığımızda üzerinde altın harflerle BTS yazan odaya gelene kadar sarı saçlı bu çocuk bana hyunglarına ve kendinden küçüklere olan sevgisini anlatıp durmuştu fakat ne dediğini anladığım pek söylenemezdi, zira başıma öyle sebepsiz bir ağrı girmişti ki o an için tüm odağım Park Jimin ve üyelerden kaymıştı.

Odaya girdiğimiz an hepsi birbirinden farklı yerlerde bulunan altı üye görmüştüm fakat gözlerim sanki kime bakacağını biliyormuşcasına koltukta yatan mavi saçlı üyede durduğunda bir an için nefesim kesilir gibi oldu. Yıllardır rüyalarımı işgal etmiş olan ve sadece ismini biliyor olmama rağmen hayatımda koca bir yer edinmiş olan Yoongi gözleri kapalı, sakince uyuyordu.

Yoongi-ya, demek gerçeksin.

goblet | yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin