35| "O ölüyor."

4.4K 390 94
                                    

#happyjungkookday

Min Yoongi

"Jeon Jungkook! Kapıya baksana seni uyuşuk velet!" Elimde pizza dilimimle televizyonun karşısında uzanmış, gözümü ayırmadan televizyona bakıyordum. İşin garip tarafı televizyon kapalıydı.

"Hyung sen daha yakınsın. Sen aç kapıyı."

"Jungkook!"

Jungkook elinde mutfak bezi ile söylene söylene kapıyı açtı. "Tam bir tembelsin hyung."

"Söylediğini duydum seni velet. Kim gelmiş?"

"Biz geldik Min Yoongi."

Onew hyung, Minho hyung, Key hyung ve Taemin uzanmakta olduğum oturma odasına girip tepemde dikilmeye başlayınca gözlerimi devirdim.

"Ne için gelmiştiniz? Haru içinse, bana yalan söyleyerek beni aldatan birini affetmemi beklemey-"

Minho hyung bir anda ellerini boğazıma sarıp sıkmaya başlayınca sesim kesilmişti. Jungkook anında dibimize gelmiş ve Minho hyungu benden uzaklaştırmaya çalışmıştı.

"Hyung ne yaptığını sanıyorsun?! Bırak hyungumu!"

"Minho! Sakin ol." Onew hyung elini Minho hyungun ellerinin üstüne koydu.

Minho hyung kafasını çevirip derin derin nefesler almaya başladı ve ellerini benden çekti.

Ellerimi boğazıma götürerek öksürmeye başladım. Jungkook öksürdüğümü gördüğü an bana su getireceğini mırıldanarak mutfağa gitmişti.

Sol ayak bileğimi sağ dizimin üstüne yerleştirip sanki az önce beni boğmaya çalışmamışlar gibi rahat bir ifadeyle koltukta iyice yayıldım ve burun kemerimi sıktım. "Kız kardeşinizin ne haltlar ettiği umrumda değil. O beni alda-"

Onew hyung bana yumruk atınca sözüm kesilmişti. Ellerimi çeneme götürüp oynattım. Sinirlenmeye başlıyordum.

"Bakın, o gün buluştuğu kişi onun kardeşi değildi. Arkadaşı da değildi. Ya da bir akrabası da değildi çünkü ben ya da Taehyung Haru'nun hayatında kim var kim yok biliyoruz. Ayrıca bizden bir şey saklamasaydı bize biriyle buluşacağını söylerdi. Yanlışı yapan o ve siz abileri de gelip benim evimde bana yumruk atıp beni boğmaya çalışıyorsunuz. Hyunglarımsınız diye saygı duyuyorum ama ya hareketlerinize çeki düzen verin ya da buradan def olup gidin."

Konuşmanın başından beri sakince dinleyen Taemin ellerini saçlarına daldırıp tutamları çekiştirmeye başladı. "Seni lanet olası herif. Kız kardeşimiz hasta tamam mı?! O ölüyor! Jonghyun gibi olmasından korktuğumuz için onu psikiyatriste gönderiyoruz ve sasaengler dedikodu çıkarmasın diye de bilinmedik bir kafede yapıyorlar bu seansları. Sense hâlâ boş boş konuşuyorsun pezevenk herif!"

Yutkunarak hepsinin yüzüne teker teker baktım. Benim güzelim... ölüyor muydu?

"Bu ne sikimsonik bir saçma-"

"Min Yoongi, son birkaç gündür ondan bir haber alamıyoruz. Evine girmeyi denedik ama yedek anahtarın yerini değiştirmiş ve yeni yerini bilmiyoruz. Aramalarımıza ve mesajlarımıza cevap vermiyor, telefonu kapalı. Perdeler sonuna kadar çekili olduğu için göremiyoruz içeride ne yaptığını. Doktorun söylediğine göre onu baskı ve stresten uzak tutmamız, onu üzecek olaylardan kaçınmaya çalışmamız gerekiyor ama senin bu yanlış anlaman yüzünden kendine zarar verip vermediğinden emin değiliz." Key hyung gözlerini pencereden ayırıp gözlerimin işine bakarak büyük bir sakinlikle konuşmuştu.

"Hyung o zaman bize niye söylemedi?"

Minho hyung üstüme yürümeye başlayınca Onew hyung kolundan tutup geriye doğru çekti. "Biraz sakin ol Choi Minho!"

Minho hyung elleriyle yüzünü sıvazladı. O sırada Jungkook elinde bir bardak suyla yanıma gelmiş ve suyu bana uzatmıştı. "O sırf siz üzülmeyin, onun için endişelenmeyin diye hoşlanmadığı halde yalan söyledi. Bu kadar bencil olma Min Yoongi."

Jungkook'un verdiği suyu içerken ellerimin titremesine engel olmamıştım. Gerçeği soruşturmadan çok ani tepki vermiş olabilirdim.

"Ona değer veriyorsan ölmesine izin verme Min Yoongi. Bizim son olarak söyleyebileceğimiz tek şey bu. Hadi gidelim çocuklar." Onew hyung ve diğerleri evden çıkıp giderken Jungkook onlara kapıya kadar eşlik etmişti.

"Hyung, iyi misin?"

Yüzümün önünde ellerini sallayan Jungkook ile daldığım yerden çıkarken kafamı iki yana sallayarak saçma düşüncelerimden arınmaya çalıştım.

"Kook ben... sanırım gitmeliyim."

Jungkook bir şey söylemeden ayağa kalktı ve odama girdi. Birkaç dakika sonra elinde kabanım ve beremle beraber gelmişti. "Hava soğuk hyung. Bunları giy ki üşütme."

Uzattığı kabanımı ve beremi alıp evden çıkarken Haru'ya onu dinleme zahmetine bile girmeden ne kadar yanlış bir şey yaptığımı düşünüyordum.

-

"Haru, günlerdir donuyorum burada. Lütfen açar mısın artık kapıyı?"

İçeriden yine hiçbir hareket gelmeyince pes etmişlikle ellerimi yüzüme bastırdım. Birkaç gündür buradaydım ama Haru benimle konuşmuyordu bile. Key hyung haklıydı. Perdeler sonuna kadar cidden çekiliydi ve telefonlara cevap vermiyordu. Evde olduğunu bir tek evden gelen seslerle anlayabiliyordum.

Üstümdeki battaniyeyi çeneme kadar çekip battaniyenin içinde duran pilli ısıtıcıyla ısınmaya çalıştım. Hava çok soğuktu.

"Güzelim bana hasta olduğunu söylemeliydin!" Sesim isteğimin dışında biraz sert çıkmıştı.

Evden bir kırılma sesi gelince endişeyle ayağa fırladım ve kapıyı yumruklamaya başladım. "Aç şu lanet olası kapıyı Yoon Haru! İyi misin, cevap ver!"

Kapı sonunda açılırken Haru gözyaşlarıyla birlikte karşıma dikildi ve bana acısını günler boyu unutamayacağım bir tokat attı. "Ben hasta değilim Min Yoongi! Bana hasta diyemezsin!"

Elim otomatikmen yanağıma gitti. "B-ben sana öyle demek iste-"

"Bahanelerini dinlemek istemiyorum Min Yoongi. Siktir git. Beni yalnız bırak." Elleriyle beni yere itekleyip arabasına doğru koşmaya başladı. Yerden doğrulup arkasından koşana kadar çoktan araba gözden kaybolmuştu bile.

Ellerimi dizlerime koyup soluklanırken soğuktan çatlamış olan dudağımı yaladım. "Sikeyim. İşleri çok fena batırdım galiba."

goblet | yoongiWhere stories live. Discover now