29| Beni mahvetmeyi çok iyi biliyordu

4.1K 418 22
                                    

Aralık ayının başlarındaydık. Busan'daki konserimle imza günümü bitirmiş, eve dönmüştüm. Bu sabah elimde sıcak çikolata ile birlikte televizyondan at yarışı izlerken telefonuma Min Yoongi'den buluşmak istediğine dair bir mesaj gelmişti. Eh, o Min Yoongi'ydi ve ona hayır demek çok zordu.

Şimdi ise kabanıma sıkıca sarıldığım halde soğuktan zangır zangır titreyerek bahçemde olduğunu yazdığı Yoongi'yi bulmaya çalışıyordum. Bahçemde bir haltlar karıştırdığında emindim ve sonunun saçma sapan bir şakayla bitmesi ise bu soğukta burada onu aramamın da getirisiyle onu öldürmemle sonuçlanabilirdi.

"Sikik Yoongi! Ölümün elimden olacak! Yemin ediyorum o güzel beyaz boynunu çıplak ellerimle sıkacağım!"

Üşümüş ellerimi birbirine sürterek az da olsa ellerimin ısınmasını sağlamaya çalışırken bir yandan da kızarmış olduğu düşündüğüm burnumu çekiyordum. Lanet olası hava eksi derecelerdeydi ve Min Yoongi adındaki bu aptal beni bir de gece yarısı vakti dışarıya çağırıyordu.

İlerde hafifçe titreşen ışık ile içim buz keserken, artık sadece soğuktan dolayı titremiyordum.

"Yoongi? Orada mısın?"

Bir telefon ışığı yüzüme tutulduğunda kaskatı kesildim. Işıktan dolayı gözlerim kamaşıyordu ve ışığı tutanın kim olduğunu göremiyordum. Gerçi güvenliğin sık olduğu bir bölgede bulunduğumdan, bu kişi Min beni korkutmaya çalışan ama başaramayan Yoongi'den başkası olamazdı.

"Min Yoongi, o lanet olası ışığını suratımdan çek seni aptal çocuk."

Gözümü kamaştıran ışık yüzümden çekilirken Min Yoongi bana kaşlarını kaldırmış bir şekilde bakıyordu.

"Kabasın Yoon Haru."

Kaşlarımı çatmış ve hırçın bir ifadeyle ona bakmıştım. "Kan donduran bir soğukta ne alaka olduğunu bile bilmediğin bir mesajla bahçede deliler gibi gezinirsen sen de kaba olursun."

Gözleri kısılacak şekilde güldü. Gülerken gözüken diş etleri ve damağı beni kendimden geçirse de akıl sağlığımı korumam gerekiyordu. "Sen cidden üşümüşsün."

"Sürpriz, Sayın Min. Biz insanlar soğukta donuyoruz."

Elleri birden belime sarılarak beni kendine çektiğinde bunu beklemediğimden hazırlıksız yakalanmış ve dibine girmiştim. Kemikli parmakları bel oyuntumu okşarken boştaki diğer eli yüzümde geziniyordu. İlgili bakışları üzerimdeydi ve yüzümün her bir santimi ezberlemek istercesine yüz hatlarımda dolaşıyordu. Nefesim kesik kesik gelirken hissettiğim yoğun hislerle kendimden geçmemek adına omuzlarına tutunmuştum. "Şimdi biraz daha iyi mi?"

"Yoon-"

İşaret parmağını dudaklarıma bastırdı. "Konuşma."

Ellerimden tutup beni bahçemin kiraz ağaçlarıyla çevrelenmiş alanındaki geniş bahçe salıncağına doğru çekiştirmiş, beyaz minderlerin üzerinde duran kalın battaniyeyi yerinden kaldırarak sırtını yaslayacak şekilde oturmuş ve beni bacaklarının arasına çekmişti. Sırtım göğsüne yerleşirken, battaniyeyi üzerimize örttüğü vakit sırtımda düzensiz atan kalp atışlarını oldukça net hissetmeye başlarken yutkunarak ona biraz daha sokulmuştum. Kalp atışlarını hissetmeyi sevmiştim ve onları daha fazla hissetmek istiyordum.

Kemikli elleri saçlarımı okşarken titrek bir nefes bıraktım soğuk havaya. Yanıyordum, Min Yoongi beni ateşler içinde yakıyordu.

"Biraz daha ısındın mı şimdi?"

Onaylar anlamda mırıldanarak kafamı göğsüne iyice yasladım. Buradan kalbinin atışlarını oldukça net bir şekilde duyabiliyordum.

"Pentagon üyelerinden biri ile ilişki haberin çıkacakmış." Sesini umursamıyormuş gibi çıkarmaya çalışsa da merak ettiğini biliyordum.

"Hmhm, Bang PD ilişkim olup olmadığını sorunca bende olmadığını söyledim. Sahte ilişki olsa da yine de PD-nim son kararı bana bırakmak istiyor."

"Adın," duraksadı. Çenesi omzuma değiyordu. "Benimle çıksa olmaz mı?"

Min Yoongi beni mahvetmeyi çok iyi biliyordu.

goblet | yoongiWhere stories live. Discover now