2| Min Yoongi, düzensiz şeylerden nefret ediyor

9K 836 625
                                    

Medya: MINO - FIANCE

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen!

***

Min Yoongi, hayatımda gördüğüm en garip adamdı.

Stajımın üçüncü gününde, Kim Seokjin'in odasında, onun masasının hemen karşı duvarının dibinde benim için hazırlanmış olan masada oturmuş, Bay Kim'in, yemeğe gitmeden önce, düzene sokmam için önüme yığdığı dosyaları büyük bir dikkat ve titizlikle düzenlerken, tıpkı diğer günlerde de olduğu gibi, düşündüğüm şey tam olarak Min Yoongi'nin lanet derecede garip olduğuydu.

Tanrı aşkına, kim yeni gelen geçici çalışanına uygunsuz bir pozisyonda yakalandıktan sonra hem bu kadar umursamaz, hem de flörtöz tavırlar sergileyecek kadar utanmaz olurdu ki?

Evet, hareketlerinin tamamen flörtöz olduğunu düşünüyordum ve kahretsin ki, adam bu işte iyiydi.

Ancak bilmesi gereken şey, benim kızlardan ve memelerden hoşlandığımdı. En azından ben öyle sanıyordum ama zihnimin kuytu köşelerine saklanmış bir ses, onun için istisna yapabileceğini biliyoruz, diyordu ve ben içten içe o sesin haklı olduğunu biliyordum. Ve lanet olsun, onu bu kadar takip edip örnek alırken, onun için her şeyi yapabileceğimi biliyordum.

Bunu çoğu kişi bilmiyordu ama Min Yoongi benim rol modelimdi. Şu an bulunduğum konumun baş mimarıydı.

Tamamen kaybolmuş ve başı boş bir şekilde yaşamımı sürdürürken kendime bir hedef koymamı sağlamıştı. Eğer şu an Hukuk Fakültesi'ni bitirmek üzere olan yarı yetişkin bir genç isem, bunu tamamen ona borçluydum.

Genç yaşında, babasından ona miras kalan bir miktar parayla şirket kurup ticarete atılmıştı. Ticaret zekası öyle bir düzeydeydi ki, kısa sayılabilecek bir sürede küçük olan şirketini büyütmüştü.

Şimdi ise, Güney Kore'nin ileri gelen şirketlerinden birinin patronuydu ve şirketler arasında ülke bazında büyük söz sahibi olan biriydi.

Yine de garip biriydi işte. Ve kahretsin ki çok fena çekiciydi.

Bu düşüncelerin arasında kaybolmuşken sıkıntıyla nefes verip bir sonraki dosyaya geçmeden önce elimdeki kalemi dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Ders çalışmaktan sıkıldığım zamanlarda kazandığım bir alışkanlıktı bu. Kalemi dudaklarımın arasında tutup ara sıra kemirmek az da olsa dikkatimi dağıtıp sıkıntımı gideriyordu. Odanın sıcaklığının arttığını hissederken önce siyah ceketimi çıkarıp sandalyemin arkasına astım. Daha sonra kravatımı gevşettim ve gömleğimin üstten iki düğmesini açıp kendime daha rahat nefes alabileceğim bir alan yaratmaya çalıştım.

Bir sonraki dosyayı önüme çektiğimde kahvemin bittiğini görmemle kaşlarım çatıldı. Kendi kendime mızmızlanırken, evden getirdiğim ve en çok sevdiğim kahve kupamı elime alıp ayaklandım. Kahve doldurmaya gitmek için fazla üşengeç hissediyordum ama kahve içmeden önümdeki dosyalara odaklanamayacağımı da biliyordum.

Koridora adım attığımda içeriye göre daha serin olan havanın suratıma çarpmasıyla hafif rahatlamış ve sersemlemiştim. Adımlarımı koridor sonundaki kahve makinasına yönlendirirken ağrıyan gözlerimi ovuşturdum. Dün gece, sene sonuna yetiştirmem gereken tezimle uğraştığım için pek uyuyabildiğim söylenemezdi.

Makinanın tuşlarına basıp kahvenin dolmasını beklerlen, birden arkamda hissettiğim sıcaklık ve varlığını ancak dudaklarım arasından çekildiğinde fark ettiğim kalemin beni terk etmesiyle irkildim. Paniklediğim için elim kahvenin dolmaya devam ettiği kupama çarptı. Kupanın yerini elim alırken elimin üzerine akan, bardaktan pantolonuma sıçrayan sıcak sıvıyla bağırdım ve hemen ardından bağırışımı en sevdiğim kupamın yerle buluştuktan hemen sonra parçalanışının sesi takip etti.

7 Rings // Yoonmin Where stories live. Discover now