4| Konuşma, şarap, kadeh

7.5K 761 510
                                    


Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar!


***


Bazen çok düşünüyordum. İnsanlar bazı şeyleri neden yapmak zorundaydı? Ya da insanlar o bazı şeyleri gerçekten de yapmak zorunda mıydı? Hayatımızı birtakım dayatmalar olmadan yaşayamaz mıydık? Yoksa hayatımızı anlamlı ve yaşanabilir kılan, yapmak zorunda olduğumuz o dayatmalar mıydı?

Sikeyim, bu festivale gerçekten de gelmek zorunda mıydım?

Hayır, değildim.

Öyleyse neden gelmiştim? Neden libidosu aşırı yüksek bu ortamdaydım ben sahiden?

"Surat asmayı ne zaman keseceksin?" Hemen yanımda, elindeki içkisini yudumlarken bana homurdanan arkadaşıma döndüğümde gözlerimi devirmeden edemedim. Tek istediğim eve gidip uyumaktı. Bir sonraki staj günüme kadar üzerimdeki tüm yorgunluğu atmak ve Min Yoongi'den elimden geldiği kadar uzak durmak. Tek istediğim bunlardı ama ben lanet bir bahar festivaline gelmiştim ve bu festivalde, motivasyon konuşması yapacak olan kişi kaçmaya çalıştığım kişi olmasına rağmen çok sevgili arkadaşım benden surat asmayı kesmemi mi istiyordu?

Öyleyse daha çok beklerdi.

Sorusuna omzumu silkip karşılık verdim ve önümdeki kokteylimden bir yudum aldım. Hiç değilse bedava içkinin tadını çıkarabilirdim.

"Abartıyorsun, Jimin. Gerçekten küçük bir çocuk gibisin. Jungkook bile böyle şeyler yapmıyor."

"Hey!" dedi Jungkook Taehyung'un saçına biraz asılarak. "Bana çocuk muamelesi yapma diye kaç kere söyleyeceğim sana? Aramızda sadece bir yaş olduğunu sürekli hatırlatmam mı gerekiyor?"

"Aramızda bir yaş olması senin üç yaşındaki çocuklara benzediğin gerçeğini değiştirmiyor Kookie. Olgun ve sert görünmek için istediğin kadar spor yapabilirsin ama sevimli suratın ve ön dişlerin buna her zaman engel olacak." diye karşılık verdi Taehyung şirince gülümserken ve hemen ardından cümlesine devam etti. "En azından benim gözümde engel olacak."

"Senden nefret ediyorum." Jungkook, sinirden dolduğuna emin olduğum gözlerini kırpıştırarak konuştu ve yine sinirle soluyup yanımızdan ayrılırken Taehyung "Ne dedim ki şimdi ben?" diye anlamaz bir şekilde bana döndü. Omuz silktim. İkisinin her zamanki haliydi. "Bazen tam bir göt beyinli olabiliyorsun Taehyung." dedim nasıl hissedeceğini umursamadan. "Bana laf söylüyorsun ama asıl sen hayatımda gördüğüm en salak insansın. Jungkook neden vücut çalışıyor, hiç düşündün mü?"

"Bunun üzerine kafa mı yormam gerekiyordu ki?" Aklı karışmış bir şekilde bana bakmaya başladığında içimden gelen tek şey onu tokatlamaktı. Jungkook ondan hoşlanıyordu ve spor yapmasının tek nedeni Taehyung'un gözünde biraz daha olgun, belki seksi, bir görünüme sahip olmaktı. Bunu ben bile anlayıp doğruluğunu teyit etmek için Jungkook'a sormuşken Taehyung gibi zeki olduğunu her seferinde dile getiren birinin anlamaması sinirlerimi bozuyordu. "Gerizekalı." demiştim tıslayarak. "Sen gerçekten gerizekalısın. Gidip ondan özür dile."

"Özür dilenecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum." diye diretti. Suratına yumruk atmamak için olduğum yerde kasıldım. Bu çocuk gerçekten de beni delirtiyordu. "Sadece gidip gönlünü al Taehyung. Eğer benim haddim olsaydı, göremediğin şeyleri suratına çarpıp üstüne bir de gözünü morartırdım." dedim bu sefer daha sakin olmayı deneyerek. "Sadece git ve Jungkook'un gönlünü al."

"Bu iş iyice tuhaf bir hâl alıyor ve ben sırf söylemediğin o şeyi öğrenmek için gidiyorum." Duraksadı ve daha sonra gülümseyip devam etti. "Min Yoongi birazdan gelir, üstüne atlamamaya çalış." Sinirden kızardığımı hissederken elim bu sefer gerçekten de ona vurmak için havalanmıştı. Taehyung bunu fark ettiği gibi hızla yanımdan uzaklaşırken "Piç kurusu!" diye arkasından bağırmıştım.

7 Rings // Yoonmin Where stories live. Discover now