10.Bölüm: ''Onu kaçıracağım.''

6.5K 762 546
                                    

10.Bölüm

-Yazardan-

"Tanrım! Bu çocuğun hali de ne böyle?" Diye bağırdı kırklı yaşlarında görünen ince sesli bir kadın.

"Lü-lütfen. Lütfen canımı daha fazla yakmayın." Dedi küçük çocuk. Sesindeki endişe kırıntıları ve buraya getirilene kadar hırpalanmaktan yer yer moraran vücudu ve çizilen derisi ile saatler önceki bakımlı çocuğun yanından bile geçemezdi.

"Tanrım!'' Diye söylendi kadın. Size onu hırpalamayın demiştim!"

"Bayan Margarethe, bu masum görüntüler altında yatan şeytanları hepimizden daha iyi bilmenize rağmen, neden buraya gelen her çocuğa ısrarla iyi davranmamız gerektiğini söylüyorsunuz?" Diye homurdandı asker. Ve ardından  bilerek yapmamış gibi yaparak, gözleri siyah bir bezle bağlanmış Jungkook'u öne doğru itti.

Sendeleyen küçük çocuk, önünü görememenin verdiği dengesizlikle birlikte yere çakılmaktan kurtulamadı.

Bayan Margarethe, yere düşen ve dizleri kanamaya başlayan çocuğu nazikçe düştüğü yerden kaldırdı.

Ardından gözlerindeki siyah bezi çıkararak ona sıcacık bir gülümseme bahşetti.

Küçük çocuk saatler sonra ilk kez güvende hissediyordu.

Etrafı inceleme fırsatı buldu.

Yemyeşil bir ovanın sonsuzluğu boyunca uzanan bu yer, sadece küçük bir kulübeye ev sahipliği yapıyordu.

Alabildiğine yeşil uzanan bu yerin aurasını  tamamlayan  minik ev, Jungkook'un normal şartlarda Jimin ile baş başa kalmak isteyeceği ve bu yüzden büyüğüne onu  çıldırtacak kadar fazla ısrar edeceği bir istek olurdu.

Ancak şartlar normal değildi ve o çok korkuyordu.

"İçeri girmek ister misin?" Diye sordu Margarethe. "Senin için hazırlanmış süt ve kurabiyelerden yiyebilirsin."

Jungkook'un gözleri kısa bir an için ışıl ışıl parladı. Ancak sonrasında parlak ışıklar geldiği gibi hızla söndü. Gözleri ile istemeye istemeye askerlere  baktı.

Margarethe anaç bir tavırla Jungkook'un kolunu okşadı.

"Endişelenme. Onların içeri girmesi yasak." diye konuştu. Ardından askerlere doğru dönerek sordu,

''Güçlerini engellemek için verdiğiniz sakinleştiricinin  süresi ne zaman bitiyor?"

"Kısa süre sonra etkisini kaybedecek efendim."

"Pekala." Dedi Margarethe. "İçeride biraz dinlen Jungkook. Ardından seninle biraz konuşuruz. Olur mu? Bana güçlerin ile neler yapabildiğini göstermeni çok isterim."

Jungkook içeri girdiğinde, Margarethe hala daha bu kadar iyi niyetli davrandığı için ona kızan ve söylenen askere doğru döndü.

"Aklını kullan asker." Diye telkinledi  onu. "Evcil olmayan bir köpeği eğitip kendi tarafımıza çekmek varken, neden onu daha da hırpalayıp kuduz biri haline getirelim ki?"

-

''Ondan haber alabildin mi?''

''Mortem'in yakınlarındaki eğitim evlerinden birine götürdüklerini düşünüyoruz.'' dedi Jaeyeon.

''O zaman burada benimle konuşup vakit kaybedeceğine tahminler yürütmeyi bırak ve Jungkook'un yerini bul!'' diye bağırdı Jimin. 

Kule muhafızlarından biri, duyduğu gürültü ile birlikte ne olduğunu anlamaya çalışan bir bakışla ikilinin yanına geldi. Jaeyeon, muhafıza gülümseyerek sorun olmadığını belirttikten hemen sonra Jimin'e doğru döndü.

''Tanrı aşkına Jimin! Ben ne yapabilirim? Taehyung ve diğerleri onu zaten arıyor! Senin ve diğerlerinin aksine benim önceliğim o değil, sensin! Onlar Jungkook'u kurtarmaya çalışırken bende seni buradan kurtarmaya çalışıyorum! Ama yaptıkların çok fazla. Konsey sana çok kızgın. Öldürülmeni isteyenler bile var. Ve korkuyorum. Senin için çok korkuyorum!''

''Buradan kurtulduğumda ne olacak?'' diye sordu Jimin gülerek. ''Rütbem elimden alınacak. Bir hiç olacağım. Tanrı şahit, eğer Jungkook olmasa, rütbemin elimden alınmasındansa ölmeyi tercih ederdim. Ama Jungkook... Onu oradan kurtarmak zorundayım.''

''Jimin.'' dedi Jaeyeon her bir sözünün üzerine basarak. ''O çocuk güçleri olan bir hybrid. Ve yeri de şu an bulunduğu yer. Onu oradan kurtaramazsın!''

''Kes sesini.''

Sinirleri gerilen ve daha fazla dayanamayan Jaeyeon, 

''Aklını kullan!'' diye bağırdı. ''Onu oradan nasıl kurtarmayı düşünüyorsun?''

''Onu kaçıracağım.''

''Kaçıracaksın. Öyle mi?'' Histerikçe gülen Jaeyeon ekledi, ''Peki ya sonra ne olacak? Aranan iki kaçak. Biri hybrid ve öteki dünyanın en uzun yaşayan herkesin bildiği tehlikeli vampirlerinden Park Jimin. Peşinizi bırakacaklar mı? Sizi bulduklarında Jungkook'un durumu şimdikinden çok daha kötü olmayacak mı? Bir kaçak hybride verilecek tek ceza ancak ölüm olur. Gözün dönmüş senin! Mantığını kullanamıyorsun!''

''Ya ne yapayım?'' diye bağırdı Jimin. Pes etmişti. ''Sen söyle o zaman! Ne yapayım?''

''Buradan, rütben ile kurtulabilirsin. Ve Jungkook'un orada kalmasına izin versen bile her istediğinde onu gidip görebilirsin. Ona, onun yanında olduğunu hissettirebileceğin tek bir yol var.''

''Neymiş o?'''

Genç vampir kurnazca gülümsedi.

''Evlenmemiz. Babamın kim olduğunu biliyorsun. Lider Namjoon bile saygı duyar ona. Ve babam gibi birinin kızı da, ancak rütbesi olan soylu bir vampir ile evlenebilir. Böylece Jungkook orada kalmak zorunda olsa bile onu her istediğinde gidip görebilirsin. Kim karşı çıkabilir ki sana?''

Jimin'in başka çaresi var mıydı? 

Jungkook'u oradan kurtarmak, Jungkook'u bilerek intihara sürüklemek olmayacak mıydı?

Peki ya rütbesi olmayan sıradan bir vampir olursa düşmanlarına karşı nasıl ayakta kalacaktı?

Jungkook'u nasıl koruyacaktı?

Park Jimin, Han Jaeyeon ile evlendi.

Park Jimin, Park Jeon Jungkook'u oradan kurtaramadı ama dış dünyadan başka hiç kimse Jungkook'un ve diğer hybridlerin yanına adım atamazken, o, her iki ayda bir tek bir günlüğüne Jungkook'un yanına gidip ona sevgisini verebildi.

Park Jimin, Jungkook'a evliliğinden ve diğer detaylardan bahsetmedi. 

Park Jimin, her gün daha da fazla değişen Jungkook'a ve ruhunda filizlenip onu tüketen kötülüğe, kendi sevgisini vererek engel olmaya çalıştı.

Bu durum üç yıl boyunca sürdü. Jeon Jungkook on üç yaşına bastığında Park Jimin ve Jaeyeon'un evliliğini öğrendi.

Ufak çocuğun aklı dolduruldu.

Jimin onu buradan çıkarabilirdi. Onu kurtarabilirdi. Ama yapmıyordu.

Yalnızca ara ara uğruyor ve Jungkook'u kandırıyordu.

Margarethe onu bu dünyada seven tek kişiydi. Onun üvey annesi gibiydi.

Bu düşünceler çocuğun aklına öyle bir yerleştirildi ki...

Jeon Jungkook, Park Jimin'e büyük bir nefret ve kıskançlık duymaya başladı.

 Ve artık, onunla görüşmek istemediğini söyleyerek iki ayda bir olan tatlı buluşmalarına bir son verdi.

Bu sırada eğitildi ve güçlendi.

Büyüdü ve akıllandı.

Herkese karşı hırs ve nefret duydu.

Kötülük tohumları içine birbir işlerken, Jeon Jungkook on yedinci yaş gününde eğitim alanından kaçtı.

Üvey annesi gibi gördüğü Margarethe'yi öldürerek.

Bölüm Sonu.

Cunning Child | JikookWhere stories live. Discover now