2.2

7.9K 734 237
                                    

Oğuzhan (Okuldan): Ne?

Oğuzhan (Okuldan): Ne demek bu?

Nisan: Tek seferde anlayabiliyorsun, öyle değil mi?

Öğrenecekti. Beni kesinlikle öğrenecekti.

Şu an Oğuz'la konuşmayı kesmemek için Yaren'i ortaya atıyordum. Siktir!

Küfür de ettiğime göre gerçekten durum ciddiydi. Neden böyle bir şey yapmıştım ki?

Oğuzhan (Okuldan): Saçmalama Nisan

Oğuzhan (Okuldan): Bu kötü şakayı hiç görmemiş varsayıyorum

Nisan: HFKSKKFSKDK şaka yapmıştım

Oğuzhan (Okuldan): Fark ettim

Oğuzhan (Okuldan): Çok sıkıldım, sabahtan beri ders çalışıyorum

Oğuzhan (Okuldan): Yemek yiyeceğim, sen de gel

Nisan: Nereye?

Aptal Nisan, evine değil herhalde!

Uzak durmam gerekiyordu, hem de hemen! Ama... Buluştuktan sonra. Yani bu buluşmadan sonra uzak durabilirdim.

Tanrım, bu neden bu kadar zorlaşmıştı ki? Yaren'in inadına mı yapıyordum?

Oğuzhan (Okuldan): Hwırıwkfksömgls

Oğuzhan (Okuldan): Dönerciye

Oğuzhan (Okuldan): 10 tlm vr dönr yriz

Nisan: MDMDMKEFKEKKDKS

Nisan: Tamam, çıkıyorum 20 dakikaya

Oğuzhan (Okuldan): Tamamdırrr alırım evinizin ordaki parktan

Nisan: Tamam:)

Bu neydi?

İçimde bir şeyler, sağa sola sallanıyordu. Midedeki kelebekler mi deniyordu bunlara?

Güneş, tarihe gömülmüştü.

Dolabımdan beyaz tişörtümü ve lacivert kot pantolonumu çıkartıp giyindim. Mutfağa doğru ilerlerken annemin adımı bağırdığını duydum.

"Nisan, nereye?"

"Kütüphaneye gidiyorum."

Annemin yanına ilerlediğimde elinde bir zarf olduğunu gördüm. "Balonuz varmış. Daha doğrusu, 12. sınıfların var ama sizi de çağırmışlar." Annem zarfı bana uzattı, yanında da davetliler listesi vardı.

Adım yazıyordu.

Anıl'ın da adı yazıyordu.

Zarfı anneme vermeden önce tarihine baktım. 21 Haziran. Daha 6 gün vardı.

"Erken gel," Başımı aşağı yukarı salladım ve evden çıktım.

Parka doğru baktığımda Oğuz'un yine aynı yerde oturduğunu gördüm. Sinir krizi geçirdiğinde de aynı yerde oturuyordu.

"Hoşgeldin," dedi elini bana uzatırken. Ciddi bir surat takındım ve elini sıktım. "Hoşbuldum Oğuzhan Acar. Nasılsınız?"

"İyiyim, Nisan Masal Kaplan. Siz nasılsınız?"

"İyiyim, teşekkürler," dedim kıkırdarken. "Seninle ciddi konuşmak çok garip."

"Neden, ben ciddi bir insan olamaz mıyım?" dedi bir anda. Başımı sağa sola salladım. "Bana da garip geliyor, çünkü senin yanında hep gü-"

Cümlesini tamamlamadı.

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarken.

"Senin yanında hep gülümsüyorum."

"Ciddiler gülümsemez mi?" dedim ben de.

"Gülümserler, ama çok az."

"Pekala," dedim yürümeye başlarken. "Ne yapacağız?" Hava kararmıştı bile.

"Çok beklettiğin için dönerci kapanmış olabilir," dedi gülerek. Saatini gösterince ona döndüm. "Baksana, oha! 2089 yılındayız sanırım." Güldüm.

Sağ elini yüzüme doğru uzatıp gözümün önüne düşen saçları arkama itti. "Biriyle konuşurken göz temasımı bozan herhangi bir şey istemiyorum," dedi.

"İyiymiş," dedim arkamı dönüp yürümeye devam ederken.

"Bildiğim bir yer var, oraya gidelim mi?" dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.

Keşke sallamasaydım.

Çünkü şu an bir bardaydık.

Harika! Oğuz getire getire beni buraya getirmişti. Hayatımda bir kere bile alkol almamıştım ben!

"Her zamankinden," dediğinde gözlerimi kocaman büyüttüm. "Oğuz, sarhoş olmayacaksın, öyle değil mi?"

Kafasına dikerken başını sağa sola salladı. "Neden buraya geldik?"

"Kafamı dağıtmak istiyorum biraz," dediğinde kaşlarımı çattım. Babasıyla sorunu olduğu zaman da benim yanımdaydı. Beni... Stres topu olarak mı görüyordu?

"Sen de ister misin?" dediğinde başımı sağa sola salladım. "Bir tane de portakal suyu alalım," dedi Oğuz barmene. Umarım sarhoş olmazdı.

Ben portakal suyumun yarısına geldiğimde Oğuz biraz çakırkeyif olmuştu bile.

"Yazmayı bıraktı şu..." dedi bana bakarak. "Anonim kız. Güneş."

"Neden?"

"Bilmiyorum," dedi bana bakarak.

"Ee? Ne yapacaksın?"

"Umrumda değil," dedi ayağa kalkarken. Elini uzattı. "Gidelim mi?"

Tutmalı mıydım?

Tuttum ve ayağa kalktım. Oğuzla barın kapısına doğru yürürken Oğuz bir anda beni kapının yanındaki boşluğa çekti.

Yüzlerimiz yakındı.

"Nisan sen çok..." Ne? "Dayanamıyorum, çok güzelsin!" Müziğin sesi yüzünden sesini zar zor duyuyordum.

"Ne?"

"Güzelsin. Güzelsin ve zekisin de. Kızım olsa senin gibi olsun isterdim. Güzel, başarılı, kültürlü, zeki..."

"Umarım öyle bir kızın olur," dedim gülümserken. Cıkladı.

"Umarım senin gibi bir karım olur."

Yanlış NotWhere stories live. Discover now