2.7

6K 506 59
                                    

"E hani, kızarmamış?" dedi Oğuz yanaklarımı sıkmaya devam ederken.

"Sen gelene kadar kızarıklığı geçti ama bu şekilde sıkmaya devam edersen kızarmak yerine moraracak," dedim konuşmamın farklı olmasını önemsemeyerek. Yanaklarımı iki tarafa sündürdüğü için konuşmam değişmişti. Bu hareketi küçükken akrabalarım da yapardı. Poğaça yanaklısın, derdin yok sanıyorlar işte. Ama en büyük derdin bu oluyor. Geceleri yanaklarımı tutarak ağlıyorum... Şaka şaka.

Oğuz yanaklarımı sıkmayı bırakıp ellerini yanaklarıma koydu. Yine o parktaydık... O sinir krizi geçirdiği parkta. Belki de her şeyin değiştiği o parkta.

"Şu an düşünmem gereken tek şey ders ama ben hep seni düşünüyorum." Dediği şeyle suratımın gülmesi bir oldu.

"Valla bence dersi düşün, ben gece gündüz onu düşünüyorum. Sınavda beni sormayacaklar." Dediğim şeyi fark ettiğimde yanaklarım kızardı. Oğuz gülüyordu.

"Keşke seni sorsalar, Türkiye birincisi olurum. İyi net yapana da dalarım. Zaten kimse iyi net yapamaz." Gülümseyerek ona baktım.

"Neden yapamasınlar?"

"Çünkü senin dersini tek ben alabilirim." Of. Kalbim hızlanmaya başlıyordu. Oğuz'la konuşurken hep böyle oluyordu.

"Neyse," dedim konuyu geçiştirirken. Oğuz'un bir anda gözleri parladı. "Sen bana geometri çalıştıracaktın. Sanki öyle bir söz falan vardı?"

"O Güneş'ti." Sanki Güneş farklı biriydi!

"O da sensin ya güzelim?"

"Hayır, o Güneş. Şu an karşında duran Nisan Masal Kaplan."

"Ohoo, sen şimdiden caydın. Valla ben öyle cayan kız sevmem, haberin olsun." Kaşlarımı çatarak ona baktın.

"Caymayan kızlarla birlikte ol o zaman?" Meydan okurcasına Oğuz'a baktığımda bir anda süt dökmüş kedi kesildi.

"Olmaz."

"Neden?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

"Çünkü... Bu kız var ya, şu an karşımda duran... Ben ona aşığım. Gece onunla konuştuğumda suratımda gülümsemeyle uyuyorum. O yüzden caymayan kızlarla olmaz. Tek bu kızla olur."

"Ya olmazsa?" Şansımı zorluyordum.

"Olmuyorsa olabilir, zorlamak lazım," dediğinde güldüm. Kahkaham o da eşlik etti. Koca parkı, bizim gülüşme seslerimiz dolduruyordu. Hiçbir çocuk yoktu. Hava kararmak üzereydi.

"Eve gideyim mi artık?" diye sorduğumda başını sağa sola salladı ve mızmızlandı. "Gitme?"

"Olmaz," dedim cıklayarak.

"Git."

"Peki," dedim ve Oğuz'a sarıldım. Sarılmama karşılık vermemesi beni bozsa da umursamayıp arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"Gitme." Bu espriyi yapacağını nedense hissetmiştim. Arkamı dönüp ona gülümsedim. "Gitme dur, daha şimdiden deliler gibi özledim."

Geldiğim yolu yeniden yürüyerek yanında durdum. Parmakuçlarımda yükselerek yanağını öptüm. Oğuz bir anda vurulmuş gibi kalbini tutup salak salak hareket yapınca suratımdaki gülümsemem yayıldı.

"Salaksın," dedim salak salak hareketlerine devam ederken.

"Git hadi, çok konuşma." Bir anda eski ciddiyetine geri döndü.

Eve doğru yürümeye başlayınca telefonum titredi. Elime alıp baktığımda Oğuz'un aradığını gördüm. Daha parktan çıkalı iki dakika olmuştu.

"Efendim Oğuz?" diyerek açtım telefonu. "Ne oldu? Neden aradın?"

"Daha şimdiden deliler gibi özlediğimi söyledim ya?"

Yanlış NotWhere stories live. Discover now