2.9

5.3K 453 77
                                    

Sabah gözümü telefonumun çalmasıyla açtım. Tanımadığım bir numara arıyordu. Korkarak kulağıma götürdüm. "Efendim?"

"Nisan Masal Kaplan." Tanımadığım bir sesti. "Oğuzhan Acar elimizde." 

Yutkundum. 

"Ne?" dedim sessiz olmaya özen göstererek. Annem evdeydi, odaya girmesini istemiyordum.

"Eğer 2 saat içinde konum attığımız yerde olmazsan Oğuzhan Acar çok kötü bir dayak yiyecek." Oğuz mevzu olduğunu söylemişti! Allah'ım, kötü şeyler olmasını istemiyordum. Peki ya gidersem... Bana kötü şeyler olursa ne olacaktı?

Bunları düşünürken anneme bile hesap vermemiştim ve apartmandan çıkmıştım bile. Attıkları konuma doğru koşarken gözyaşlarım yüzünden hiçbir şey göremiyordum. "Ne olur bir şey olmasın!" diyordum kendi kendime. Bir şey olursa hem kendi vicdanıma, hem de Oğuz'a hesap veremezdim. Tabi Oğuz sağ kalırsa...  Böyle şeyler düşündüğüm için kendime kızmalıydım ancak şu an bunu bile yapamıyordum.

Attıkları konumun neresi olduğunu gözlerimle görünce uzaklaşarak orayı süzmeye başladım. Depoydu. Camları ev, işyeri ve kayıp ilanlarıyla kaplanmıştı. Derin bir nefes alarak girişine yürüdüm. Kapısı açıktı ancak içerisi karanlıktı ve kimse yoktu. 

İçeri girdiğim anda kapı şiddetli bir şekilde kapandı. 

Kapıya koşup açmaya çalıştım ancak nafile. Dışarıdan kilitlendiğine emindim. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak derin nefes almaya devam ettim ancak çok korkuyordum.

"Oğuz!" Bağırmıştım, hem de çok.

Bir anda çakmak sesi duyunca o yöne döndüm. Ortamı aydınlatan tek şey bir mumdu. Mum, dikildiği pastayı ve pasta tutanı aydınlatıyordu.

"İyi ki doğdun Nisan Masal Kaplan."

Yanlış NotWhere stories live. Discover now