2.8

6K 470 92
                                    

"Bir şeyler içmeye gidelim mi?" dedi Oğuzhan. Ben daha kahvaltı bile yapmamıştım! Başımı aşağı yukarı salladığımda kendimi evimizin yakınlarındaki kafede buldum.

Oğuz'la birlikte bir anda aynı yöne baktık. Hazal da buradaydı! Hazal benim ilkokul arkadaşımdı. Oğuz'a baktığımda o yöne yürüdüğünü gördüm. Demek ki o da tanıyordu. Hazal'ın yanında ise sarışın bir kız oturuyordu. Hazal bize el sallayınca gidip yanına gidip masaya oturduk.

İlk oturduğumuzda uzun ve gergin bir sessizlik olsa da Hazal sessizliği bozdu. "Siz tanışmıyorsunuz. Bak, Oğuz ve Nisan başka okuldan. Nisan benim ilkokul, Oğuz da ortaokul arkadaşım." Sarışın kızın kaşları havalandı. Oğuz başını aşağı yukarı sallayarak kıza elini uzattı. "Merhaba, ben Oğuzhan. Ama Oğuz de." Kız da gülümseyerek havadaki elini sıktı. "Ben de Defne." Defne nedense bizden hoşlanmamış gibi hissediyordum.

"Bu da kız arkadaşım, Nisan," dediğinde utancımı belli etmemek için suratımı başka yöne çevirdim. Of, her gittiğimiz yerde bunu yapacaktı. Alışmalıydım, bir sevgilim olduğuna!

"Aç mısınız?" diye sordu Oğuz bir anda. Sıkıntıyla başımı aşağı yukarı salladım. Defne ve Hazal'a bakınca Defne tepki vermedi ancak Hazal da benim gibi başını aşağı yukarı salladı. "O zaman bir şeyler yemeye gidelim," dedi Oğuz. Kahvaltı edebileceğimiz güzel bir kafeden bahsedince Allah'a teşekkürlerimi sundum. Sonunda kahvaltı edecektim.

Oğuz'un bizi getirdiği kafeyi biliyordum ancak Hazal ve Defne'nin bilmediği aşikardı. Bizimle ilgilenen adam alt katta boş masalar olduğunu söyleyince merdivenlerden inmeye başladık. "Burası yeni açıldı, bilmiyor muydunuz?" diye sordum gülümseyerek Defne'ye bakarken. Defne, başını sağa sola salladı.

Alt kata inip masalara baktık. Güzel bir masa seçip Hazal ve Defne'ye döndüğümüzde ikisi de aynı yöne bakıyordu. Baktıkları yönde sarışın bir çocuk ve bir kız oturuyordu. Oğuz'a dönüp 'Ne oldu?' anlamında başımı sağa sola salladım. Oğuz 'Bilmiyorum' anlamında ellerini iki yana açtı. Defne bir anda koşarak merdivenlerden çıkarken Hazal yanımıza geldi. "İlgileneceğim, siz sakın gününüzü bozmayın. Afiyet olsun," dedi ve eğilip yanağımdan öptü.

Defne'ye ne olduğunu bilmiyordum ancak moralimi bozmuştu. Büyük ihtimalle o sarışın çocuk sevgilisiydi. Oğuz sinirli bir şekilde çocuğa bakarken ben de Oğuz'a bakıyordum. İkimiz de burada durmak istemiyorduk. "Gidelim," dedi Oğuz elimi sıkıca kavrarken.

Kafeden çıkınca bir simitçiye ilerledik ve simit alıp sahil kenarına yürümeye başladık. "Defne'ye çok üzüldüm."

"Sanırım o çocuk sevgilisiydi ve birlikte oturduğu kızı tanımıyordu," dedi Oğuz. Benimle aynı düşünüyordu. Başımı aşağı yukarı sallayarak yanağını öptüm. "Sen böyle şeyler yapmazsın, öyle değil mi?"

"Ben senden başkasına kapı deliğinden bile bakmam," dediğinde kalbim eriyormuş gibi hissettim. "Oğuz ya, seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum güzelim," dedi ve elindeki simitten bir parça kopararak ağzıma tıktı. "Açlıktan ölürsen seveceğim kimse kalmayacak."

"Geri zekalısın," dedim ağzımdaki simit parçasını çiğnemeye çalışarak. Oğuz, telefonunu çıkardı ve tarihe baktı. "12 Haziran Çarşamba. Acaba yarın kimin doğum günü?" Bir saniye, benim! 

Oğuz gülümseyerek bana bakıyordu. "Öyle sürpriz yapmayacağım sana, söyleyeyim." Öküz.

"Önemli değil, doğum günümü seninle geçirecek olmam bile yeterli." Oğuz yanaklarımı sıktı. Çocuk gibi bana hep bu hareketi yapıyordu. Bir anda Oğuz'un telefonu çalınca kulağına götürdü.

"Efendim? Ne? Tamam geliyorum Halil." Telefonu kapatıp bana döndü.

"Mevzu var." Dediği şeye güldüm, ancak o çok ciddiydi.

"Ne mevzusu?"

"Aşkım," Beni yumuşatmak için böyle söylediğini biliyordum. "Gitmem lazım, sen de eve git. Tamam mı?" Başımı aşağı yukarı salladım. 

Oğuz koşarak yanımdan ayrılırken hala mevzu dediği şeyin ne olduğunu düşünüyordum.

Yanlış Notحيث تعيش القصص. اكتشف الآن