Bölüm 6 ✈️

282 36 4
                                    

Günler, haftalar geçmiş ve benim Gaziantep'e gitme vaktim gelmişti. Mart ayının son günüydü. Gece alarm kurup uyanmış, 2-3 saatin sonunda hazırlanıp havaalanına gitmek için taksiye binmiştim. Mustafaya yaklaştığımı hissettiğim her adım beni heyecandan öldürüyordu. Yıllardır içimde olan onu görme merakımı bugün dindirecektim.
Nihayet havaalanına girip işlemlerimi hallettim, biletimi alıp uçak kalkış saatini beklemeye başladım.
Gaziantep uçağının gidiş kapısı açılmış, yolcular tek tek sıraya girmişti, ve artık uçaktaydım. Heyecan bütün vücudumu kaplamış, ne hissettiğimi anlayamaz olmuştum. Mustafaya karşı içimde bir sevgi vardı fakat daha onu hiç görmemiştim bile. Yapbozun bütün parçaları tek tek yerine oturmalıydı. Aklımda tek soru işareti bile olsun istemiyordum. Böyle derin düşüncelere dalıp gitmişken uçakta ki anonsla kendime geldim "sayın yolcularımız uçağımız sorunsuz bir şekilde Gaziantep havaalanına iniş yapmaktadır, kemerlerinizi asla açmayınız"
Hayatımda duyacağım bir anonsun benim için bu kadar önemli olacağını hiç tahmin edemezdim..
Uçaktan inip Mustafayı aradım. Havaalanın çıkış kapısında beni beklediğini söyledi. Bende bir lavaboya uğrayıp makyajımı tazelemeliydim, hemen geliyorum deyip telefonu kapattım. Lavaboya girdiğimde heyecandan elim ayağım titriyordu, makyajımı zar zor tazeleyip çıkış kapısına doğru ilerledim. Kapının önüne çıktığımda etrafta Mustafaya benzettiğim kimse yoktu, gerçi onu daha önce hiç görmemiştim ama fotoğraf diye birşey vardı sonuçta..
Elime telefonu alıp tekrar aradım ve beni nerede beklediğini soruyordum ki "ben seni gördüm tamam" demesiyle midemde uçuşan kelebekleri susturmaya çalışmam bir oldu. Sol taraftan bana doğru gelen ve dikkatimi çeken biri olmuştu. Fotoğraflardakiyle aynıydı sadece biraz daha kalıplı biriymiş diye geçirdim içimden. Renkli ve kareli bir gömlek, altına da gri bir pantolon giymişti. Gömleğinin üstüne giydiği siyah deri ceketiyle de hoş bir görüntü katmıştı kendisine. E tabi bir de kirli sakallı ..
Aramızdaki mesafe yok denilecek kadar az olduğunda gülümseyip sarıldık birbirimize. Sanki yıllardır görüşüyor gibiydik.
Uçak yolculuğumun her zaman ki gibi yorucu ve susamış olarak geçtiğini anlatırken çarşıya gitmek için otobüse bindik. 20-25 dakikalık otobüs yolculuğunda utanarak, çekinerek sohbet etmiş göz göze gelmemek için büyük çaba sarfetmiştim. Mustafa çok utangaç durmasa da, utandığını hissedebiliyordum..
Otobüsten inip bir pastaneye kahvaltı yapmaya girdik. 2 simit ve 2 bardak çay eşliğinde güzel sohbetler etmiş, aramızdaki utangaçlık ve çekingenliği tamamen atmıştık. Kahvaltı yaparken mustafanın bana uzattığı hediye paketiyle yüzüme güzel bir tebessüm oturmuştu. Hediye paketinin içinden üstünde "Hasbelkader" yazılı bir kupa bardak çıkmıştı. Mustafayla göz göze geldiğimizde "Kaderin hasebi yani kaderin gereği" anlamını taşıyor dedi. O an anlamıştım kaderin bizi dönüp dolaşıp aynı noktada buluşturduğunu. Kahvaltıdan sonra saatlerce gezdik. Ardından "arap saçı" filmini izlemek için sinema salonundaki yerimizi aldık. Çok yorgun ve uykusuz olduğum için film esnasında mustafanın omzuna yatıp uyuyakalmıştım. Uyandığımda film ara vermişti ve Mustafanın "çok ses olursa korkarsın diye uyandırdım" demesiyle tebessüm etmiştim. Filmin geri kalan yarısını da izleyip sinemadan çıktık. Ardından kafeye oturup, kahve eşliğinde uzun uzun sohbet ettik..
Avmden çıktığımızda ayağımı vuran topuklu ayakkabının acısıyla Mustafanın koluna girmiş, zar zor yürüyordum ki söylediği cümleyle ayağımın acısını unutup şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım ;
-Annemler bizi evde bekliyor.
Gelmeden önce böyle bir konu geçmişti ama ben tanışamayacağımı söylemiştim. Bir anlık gaza gelip kabul etmemle, Mustafanın annesini arayıp biz geliyoruz demesi bir oldu. Otobüse binip evlerinin yakınında indik. Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibi olsa da geri dönüşü yoktu artık tanışacaktık. Kapının önüne gelip zile bastık. Kapıda bizi kız kardeşi, annesi ve sonradan komşuları olduğunu öğrendiğim kadın karşıladı. İçeri girip sarılma faslının ardından komşuları gitmiş biz bize kalmıştık. Nedense hemen alışmıştım. Sanki yıllardır o eve girip çıkıyor ve ailesini tanıyor gibiydim. Annesi Hacer teyze ve kardeşi Selver ile birlikte mutfağa girip, sofrayı kurmaya başladık. Hiç yabancılık çekmiyordum bu evde..
Yemeklerimizi hoş sohbet eşliğinde yemiş, sofrayı kaldırmış şimdi ise çay içiyorduk. O kadar samimi bir aile ortamıydı ki, kendimi o eve ait hissediyordum. Mustafanın babası Mehmet amca sessiz sakin bir adamdı. Hal hatır sormuş, bir iki sohbet etmiş sonrada susmuştu. Ben utanmayayım diye benimle fazla konuşmadığını düşünmüştüm.
Saat akşam 8 olmuş artık havaalanına gitme vaktim gelmişti, uçağımın kalkmasına 1.5 saat vardı ki kapı çaldı. Gelen Mustafanın dayısıydı. Resmen bir günde o kadar çok level atlamıştık ki şaşırmıyordum olanlara. Dayısıyla da tanıştıktan sonra yola koyulduk. Mehmet amca, selver, dayısı ve mustafa beni arabayla havaalanına bıraktılar. Vedalaşmanın ardından uçağa bindim..
Uçağın koltuğuna oturduğum da kendimi çok yorgun ve bir o kadar da mutlu hissediyordum. Mustafa sandığımdan çok daha muazzam bir adamdı. Ailesiyle ilk buluşmada tanışmış olmak aramızdaki herşeyi ileri boyuta taşımıştı. Ailesini ayrı, Mustafayı apayrı sevmiştim. Artık tek isteğim bu aileye gelin olarak girmekti..

HASBELKADER(BİTTİ)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang