Ares Soylu mu, Gölge Eliçabuk mu?

50 13 0
                                    

"Öyle mi? Triplisin demek?" Omuz silkip kafamı başka tarafa çeviriyorum. Biliyorum, onun suçu değildi ama yine de hak etti. Elini omzumda hissedince göz ucuyla onun eline bakıyorum. "O elini çekmezsen neler olacağını hatırlatmalı mıyım?"

Gülerek başını omzuna yatırıyor. "Uygulamalı da gösterebilirsin canım." Vay, neyine güveniyor bu? Neyse, kendi kaşındı. Ona bir kafa geçirmek için hazırlanıyorken ben daha bırak kafa atmayı ne olduğunu dahi anlayamadan ayaklarım yerden kesilmiş ve onun kolları arasında buluyorum kendimi.

Ne ara bu pozisyona geldiğimi anlayamasam da çırpınarak sırtına vurmaya başlıyorum. "Ya indir beni. Niye ille de bir gıcıklık yapmaya meraklısın ki? İndir diyorum çocuk! İİİİİİİN-DİİİİİİİİİİR!"

"Affettin mi?" Demesiyle ağlamaklı bir hale bürünüyorum. "Ama sen de mi? Anlamadım ki anlaşmalı mısınız siz İsimsiz ile? Hangi akılla ikiniz de aynı taktiği uyguluyorsunuz ki? BU! ÇOOOOK! HAKSIZLIIIIIIIIIIIIIIK! Oturup şimdi ağlayacağım ya! Uffffff!"

"O sarışının senin yanında ne işi olduğu ve bana neden kinle baktığını sen sakinleşince soracağım rahat ol." Öfkem benden bağımsız bir halde hızla kabarıyor. "Sana ne lan? Seni ne kadar ilgilendirir ha? Bana hangi hakla karışıyorsun? Anam mısın babam mısın da karışıyorsun? Sana ne, sana ne?"

Hırsla sırtını yumruklamaya başladığımda o gülüyor. Neden, neden ya? Niye bununla aynı havayı solumaya mahkum ediliyorum ben yaaaaaa? Tekrar "Affetin mi?" diye sormasıyla nefesimi hiç olmadığı kadar sertçe veriyorum. "Affettim gerizekalı! Affettim!" Beni bıraktığında derin bir soluk alıyorum. O ise gülmeye devam ederken konuşuyor. "Her seferinde diyorum ki, bu Gezgin benden kısa olmasına rağmen bana nasıl kafa atmayı başarıyor. Sonra bir gün dikkat ettim de kafa atarken bir adım geri atıp zıplayıp da öyle kafa atıyormuşsun. Tabi o da sadece benim burnuma yetişebiliyor. Bugün de yine aynı şeyi yapacakken seni havada yakalayayım dedim. Nasıl? İyi gözlemlemiş miyim seni ha?"

Öyle mi yapıyormuşum? Hıh! Sanki çok da umrumda! "Seni sadece şimdilik affettim. O yüzden saçma sapan sorularınla canımı sıkma. Sonra sana trip atacağım daha. Hele şuradan bir çıkalım da..." İlk defa az buçuk bir ciddiyete bürünüyor. "Haklısın! Önce buradan çıkmalıyız."

Onunla yan yana ilerlerken ikimiz de konuşmuyoruz. Diyalog kurmaya cesaret edebilen ilk ben oluyorum. "Buraya nasıl geldin?" Gölge omuzlarını düşürünce uzun ve yorucu bir yolculuk geçirdiğini tahmin ediyorum. Acaba hiç sormasa mıydım ne? "Rüzgar... Seni bir ara şu sarışınla gezdiğini görünce huylanmış. Sizi dinlemiş. Masal koruyucularının katına çıkacağınızı, Anka'yı bulmanız gerektiğini falan... Hepsini duymuş. Üstelik gece gece çıkıyormuşsunuz. Peşinizden gitmiş. Tüm gece sizi takip etmiş." O nefeslenirken ben davayı çakıyorum. Hata takip ettiğini hissettirmiyordu zaten. Hissettiren Rüzgar'dı. Benim gördüğüm ilk karaltı da demek ki Rüzgar'dı. İkincisi malum... O Hata'ydı. Demek ikisi birden bizi takip etmiş.

"Sonra sizin bir yere girip Anka ile çıktığınızı gördüğünü söylemişti. Pansiyona geri dönmüş. Onu orada kara kara düşünürken görünce yanına geldim. Önce fazla soğuk davrandı. Bağırdı, çağırdı. Tüm hatalarımı yüzüme vurdu. Zor sakinleştirdim. Pişman olduğumu gördü. Zar zor ikna edip konuşturdum. Seni sordum. Her şeyi baştan sona saydı. Peşinden gideceğimi söylediğimde omuz silkti. Boşuna uğraştığımı söyleyip çekip gitti. Ben de Rüzgar'ın tarif ettiği kadarıyla önce şu efsanelerin bulunduğu yere geldim. Daha adını bile bilmediğim bir tanesini kontrol etmeye çalıştım. İnan en az bir saat uğraşmışımdır. Uzun süre lafımı geçiremedim çünkü. Çok tuhaf bir odaydı zaten. Tavanı açıktı. Neyse, ikna edebilince uçtuk. Kontrolü desen ayrı bir dert... Bu kısmı atlıyorum çünkü canım çıktı. Buraya bulmak zaten en güç olanlardan biriydi ama o kadar uğraşıma değdi çünkü buldum işte! Beni bildiğin fırlattı ve kaçıp gitti pislik kuş. Sinir şey! En sonunda burada saatlerdir seni arıyordum. Artık çok yorulmuştum cidden. Sonunda seni bulduğumda sevinemedim bile. Neden dersen sarışın da hâlâ yanındaydı. Hayır yani onun burada işi ne? Siz ikiniz günlerdir ne dolaplar çeviriyordunuz? Sen neden..."

Kaf Dağının da ÖtesindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin