Ben de abim gibiyim

3.4K 391 177
                                    

"Sorun ne ? O adamı tanıyor musun?"

Buz gibi bedenini kendime çevirip, dona kalmış gözlerine korku ile bakarken sorumu defalarca tekrarlamış olmama rağmen bir yanıt dahi alamamış bu sebeple benim de endişemin artmasına sebep olmuştu.
Ellerim onun kollarına yöneldiğinde son çare olarak sertçe vurmuş bir umut beni fark ederek bana cevap vermesini beklemiştim.
İlk vuruşumun yavaşlığı hala onun dikkatini çekemediğinde bu sefer son gücüm ile onun omzuna vurarak bağırmıştım.

"Bu halin ne?Neden böylesin? Bir sorun mu var? CEVAP VER ARTIK....!! "

Son vuruşumun sertliği ile kolunu ovuşturmuş, daha sonra benden bir adım geriye doğru adım attıktan sonra koşarak az önce indiği merdivenlerden geri yukarı doğru çıkmıştı.Ben neyin ne olduğunu anlayamazken onun gidişini seyretmiş diğer yandan ise neden o palyoçoya karşı böyle bir şey yaptığını çözmeye çalışmıştım.
Şu an tek yaptığım şey olayı çözmeye çalışmaktı ama bu bana sadece zaman kaybettiriyordu.

Ben de jungkook gibi koşarak merdivenlerden çıktığımda gür sesimle içeride ki kanepede neredeyse sızmak üzere olan taehyung'a bağırmıştım.

"O palyoçoyu hemen bu evden çıkarıyorsun.."

Söylediklerimin ne kadarını duydu bilmiyorum, çünkü şu an onun vereceği cevabı duymaya üşenecek kadar endişe doluydum.
Merdivenler sonrası odanın içerisine bir adım atmak istediğimde kilitlenmiş olan kapı zaten yoğun olan korkumun daha da artmasına yardımcı olmuşken son sesim ile içeride olduğunu düşündüğüm jungkook'a onlarca kez bağırmıştım.
Fakat sanki sağır olmuş gibi beni duymazdan gelmesi ve hala kapıyı açmıyor oluşu sinirlerimin daha da gerilmesini sağlarken güçsüz elim bir yumruk olmuş tahta kapıya onlarca kez çarpmıştı.

Ellerimin şu an kanıyor oluşu,ve hala onun kapıyı açmıyor olması neredeyse ağlamamı sağlıcakken, gelen kilit sesi ile önünde durduğum kapıdan bir adım geriye atmış kapıyı açmasını beklemiştim.
Açılan kapı ardından yaşlı gözleri ile  bana baktığında sanki ayaklarım yerden çekiliyormuşcasına sadece onun o surat ifadesine haps olmuştum.Ne bir adım ileri ne de bir adım geri gidebiliyordum.
Onun o suratındaki bana karşı olan büyük nefreti fark edebiliyordum sadece.Ona az önce neden böyle yaptığını sormak isteyen tarafım,ona yöneltmek istediğim bütün sorularım dudaklarım arasında tıkanmış gibiydi.

Kanlı ellerimi görmemesi adına arkama sakladığmda, gözlerinin benim sadece gözlerimi izliyor oluşu işime gelmişti.Sol elinde duran anahtarı göğsüme doğru sertçe fırlattığında göğsümde belirginleşen acı yüzümü buruştururken ağzımı açıp tek kelime dahi edememiştim.
Her ne kadar hayal dahi etmek istemesem de sanırım tam olarak o kadar güzel rüya sonrası,hiç yaşanmıcak olarak umduğum kabusu yaşıyordum şu an.

Göğsüme çarpan anahtar sonrası sinirden kızarmış yüzü ve ıslanmış yanakları, kalbimde bu anın da sadece bir rüyadan ibaret olmasını ummamı istese de biliyordum ki bu yaşadığım şey en unutulmayan anım olacaktı.
Bana doğru bir adım daha attığında sadece ağlamamak için kendimle boğuşacak vaziyetteydim.
Ona karşı söyleyecek ne özrüm vardı.
Ne de sözüm...

Elleri yakamı sıkıca sardığında sırtımı sert duvara yapıştırmış acı ile inlememi sağlamıştı.
Canım o kadar yanıyordu ki....
Ama fiziksel olarak değil di ki bu acı kalbimde vardı bir şeyler....
O şeyler o kadar acıtıyordu ki bedenimi...
Sadece ağlamak istememe sebep oluyordu.Ama ben ise ağlamamak için dudaklarımı ısırmaya devam ediyordum.

Sırtım sert duvar arasında sıkışırken yakamdan tutan eller bir an olsun benden geri çekilmezken yüzünü yüzüme yaklaştırarak,o yaşlı gözlerini daha yakından görmemi sağlarken suratıma doğru bağırmıştı.

God's Plan°Jikook Where stories live. Discover now