Monster

768 63 37
                                    

Bir uçurumun kenarındasın. Aşağısı kayalık. Dalgaların kayaya vuruş sesini duyabiliyorsun. Denizin kokusu yüzüne vuruyor.

Ceplerinde bir ağırlık hissediyorsun. Çakıl taşları var. Sırt çantan da ağır. Burada ne işin var senin?

Arkandan bir ses duyuluyor, bir erkek sesi:

"Aurélia dur! Lütfen. Ben, ben çok özür dilerim!"

"Sen bir yalancıdan başka bir şey değilsin! Bütün yalanların, onlara inandım, sana inandım ben! Bunu nasıl yapabildin?"

"Ben bizim için en iyi olanı yaptım!"

"Sen sadece kendin için en iyiyi yaptın! Sadece kendini düşündün!"

"Lia..."

"Ama artık savaşmayacağım. Artık acı çekmeyeceğim. Gideceğim, ve bu hayatta bana acı veren her şeyden kurtulacağım."

Uçuruma doğru bir adım atıyorsun. İçinde nedenini bilmediğin bir acı var. Sanki sırtına yüzlerce hançer saplanmış. Öfkenin ateşi de seni ayakta tutan şey. Arkanı dönüyorsun, o adamla yüzleşmek için.

Sana doğru bir adım atıyor.

"Aurélia! Lütfen dur. Beni böyle bırakamazsın! Seni seviyorum."

Seni seviyorum. Bu sözü de kalbine bir hançer saplıyor. Nefes bile alamayacak haldesin. Ona son bir gayretle bakıyorsun:

"Seni asla affetmeyeceğim."

Sonra da kendini uçurumdan aşağı bırakıyorsun. Seni yakalamaya çalışıyor, elini uzatıyor ama tutamıyor.

"AURÉLİA!"

*

Korku içinde uyanıyorsun. Nefesini dizginlemeye çalışıyorsun. Neydi o öyle? Nasıl bir kabustu? Sanki suyun sana çarpmasını bile hissettin.

Derin bir nefes alıp toparlanıyorsun. Aynanın karşısında kendine bakıyorsun. Makyajın akmış. Saçların o kadar karmaşık ki bir yeleye benziyor. Kesinlikle berbat görünüyorsun.

"Bir rüyadan bu kadar çok etkileneceğini tahmin etmezdim." diyor bir erkek sesi. Arkanı döndüğünde ise kimseyi göremiyorsun.

Saklanıyor olmalı, diye perdelerin arkasına, dolapların içine bakıyorsun. Sesin sahibi ise laubali bir kahkaha atmakla meşgul.

"Beni bulmanı istemezsem bulamazsın, minik ölümlü."

Hah güzel. İyice kafayı kırdın artık. Gaipten sesler duyuyorsun. Bu şartlar altında sağlıklı kalman saçmaydı zaten.

"Ah, siz insanlar zavallısınız. Kesinlikle aptal, ve çok da duygusal."

Bir rüzgar dolanıyor etrafından, üşütüyor. Ses de oradan geliyor gibi. Ne istiyor ki senden?

"Ancak, bu tür bir güçle senin gibi zavallı bir yaratığın hayatta kalabilmesi, şaşırtıcı."

Tamam, bu gizemli kişi iyice sinirini bozmaya başladı. Yeter artık bu kadar alay.

Pencereyi açıyorsun. Sonra da vantilatörü çalıştırıp üzerine yürüyorsun. Uyuz uyuz gülüyor:

"Siz cidden aptal bir ırksınız. Bu zamana kadar nasıl hayatta kaldınız?" diyor, ve sonra yok oluyor.

Gitti mi gerçekten, yoksa oyun mu yapıyor? Duş alıp üzerini değiştirmen gerek ama burada kendini çok rahatsız hissediyorsun. Kıyafetlerini ve havlunu alıp Tina'nın odasına gidiyorsun.

Odadan çıkmış, kahvaltı hazırlıyor olmalı. Neyse, sen de rahat rahat işini görebilirsin.

Suyu açıp duşa giriyorsun. Bugün yapman gereken çok iş var. İlk önce okula gidip mezuniyet cübbeni ve kepini alman lazım. Sonra da Stark Kulesine gidip seni neyin beklediğini görmen lazım. Ah, Tanrım, bu tür bir şey için hazır değilsin. Sen bir kahraman olmak istemiyorsun. Sadece hayatını normal insanlar düzeyinde yaşamak istiyorsun. Sadece normal olmak... Bir an önce Fransa'ya dönüp hayatını oturtmak istiyorsun. Burada sonsuza dek kalamazsın. Biletin hazır, diplomanı aldıktan sonra gidiyorsun buralardan. Arkadaşlarını bırakmak zor olacak ama... Buna da alışacaksın.

Mirrors (Loki X Okuyucu)Where stories live. Discover now