The Quest

429 44 11
                                    

Sabah güneşi vuran tavanına bakıyorsun. Uzun zamandır böyle rahat bir uyku uyumamıştın. Yüzünde bir gülümseme ile yataktan kalkıyorsun.

Camı açıp derin bir nefes alıyorsun. Bugün hava hafif esintili. Camı kapatıp arkanı dönüyorsun.

Loki yatağında oturuyor. Onu görmek bile mutlu sabahını bozmaya yetiyor. Ayakların yerden birkaç santim yükseliyor, ve ona kristal bir hançer fırlatıyorsun.

Kafasının içinden geçiyor, duvara saplanıyor. Olanlar karşısında sen şaşkınlığını korurken, o sana laubali bir gülümseme ile cevap veriyor.

"Küçük küçük de olsa, güçlerini kontrol etmeye başlamışsın. Eğer gerçekten burada olsaydım Odin gibi gözümde bir göz bandı ile dolaşmak zorunda kalırdım. Acıtırdı."

"Sen ne yüzle benim evime gelebiliyorsun! Hadsiz!"

"Dediklerine dikkat et." Sana doğru bir adım atıyor.

"Etmezsem ne olur? Kardeşime yaptıklarını unutacağımı mı sandın?"

"Hadi ama, zararsız bir şakaydı. Geçti gitti. Hem benimle uğraşacağına kendi dertlerini düşünmelisin."

"Yine bilmece gibi konuşmaya başladın."

"Bugün yeniden başlayacaksınız. Kuleye yeniden gelip onların size karşı daha da öfkelenen bakışlarına tahammül edeceksiniz. Seni de rahatsız eden şey bu değil mi?"

Yüzünü ondan çeviriyorsun. Haklı. Ama söz verdin ve tutmak zorundasın.

"En başından beri bunu istememiştin değil mi?"

"Hayır ben... Ben... Bu, karmaşık bir durum."

Gerçekten bir kahraman olmayı istemiş miydin? Avengers ile birlikte olmak, muhteşem bir duygu olmalıydı. Ama ne hissetmen gerektiğini bilmiyorsun.

"Benden ne istiyorsun Loki? Başımda yeterince dert yok mu sence?"

"Ah, üzgünüm, ama siz fanilerin gündelik sorunlarının o kısacık ve değersiz hayatlarınızdaki yerini dikkate almamışım. O boş uğraşların sizin için ne kadar değerli olduğunu, zavallı yaşamınızda ne kadar..."

"Irkıma günlük hakaretini bitirdiysen gider misin?"

"Bir fanisin sen. Yerini bil."

"Defol git dedim!"

"Sen bana bağırmaya nasıl cüret edersin? Kim olduğum hakkında en ufak bir fikrin bile yok sanırım! Ben bir tanrıyım, seni ezik yaratık!"

"Umrumda gibi mi duruyor? Ben daha kendimin ne olduğunu bilmiyorum, seninle mi uğraşacağım? Şimdi defol git evimden!"

Bir şey diyecek, ama lafını yutuyor. Pis bir sırıtışla sana dönüp:

"Seninle daha çok görüşeceğiz, fani. Çok eğleneceğiz inan bana."

Sonra da yok oluyor. Başına bir ağrı giriyor, karşında seni sarsan Luka'yı görüyorsun.

"Aurélia! Neyin var senin? Kendine gel!"

"Ne oldu?"

"Asıl sana ne oldu? Odana girdim, duvara bıçak fırlattın, kendi kendine konuşuyordun, sonra da bağırmaya başladın ve bayıldın. İyi misin?"

Ne yani, gerçek değil miydi bunlar? Bir illüzyondan mı ibaretti? Yoksa sen cidden mi delirdin?

Kafanın içinde bir ses yankılanıyor, Loki gülüp:

"Beni ararsan, buralarda olacağım. Bu arada şunu giy. Gün içinde neden olduğunu anlayacaksın. Görüşürüz!"

O düşüncelerinin içinde. Hiçbir yerde güvende değilsin. Kendi kafanda bile.

Mirrors (Loki X Okuyucu)Where stories live. Discover now