euphoria [>f i n a l<]

3.9K 245 77
                                    

09.09.2019

"Çok güzel oldun!" HyeBam kız kardeşinin neşeyle karışık söylediği sözlerine karşılık olarak gülümsemele yetinmişyi. Kendisi de heyecandan kalbinin patlayacakmış gibi olduğunu hissediyordu ve tam olarak nasıl davranacağını bilemiyordu. Gerçekten güzel olup olmadığını merak etmişti, görmek istemişti. Fakat o kadar da önemli değildi artık, çünkü Jungkook ona her haliyle kendisini kabullenip sevmesini öğretmişti. Aklına, dakikalar sonra eşi olacak olan yol arkadaşı geldiğinde gülümsemişti. Heyecandan terleyen avuç içlerini, kimsenin görmemesini umarak gelinliğinin tüllerine sürdüğünde, kendisini çocuk gibi hissetse de bunu pek umursayacak halde değildi ve yanında olduğunu bildiği kardeşinin duymasını umarak fısıldadı.

"Jungkook nerede?"

"Bilmiyorum ama henüz tören başlamadı. Muhtemelen odasındadır, merak etme." Kardeşinin sözlerine karşın, usulca başını sallamakla yetindiğinde, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hissediyordu.

Ailelerini, özellikle HyeBam'ın babasını ikna etmek hiç kolay olmamıştı. Kendisinin iyiliğini düşündüğünü bildiği babasına hak veriyordu ama sevdiği adama da güveniyordu. Evlenmeye karar verdikleri günün üzerinden tam altı ay geçmişti ve tüm bu zaman dilimi içerisinde, Jungkook ailelerini ikna etmek için çok fazla çabalamıştı. Bir işe girmiş ve sabahtan akşama kadar çalışmaya başlamıştı. Hızlıca Braille alfabesini yeniden öğrenen Jungkook, hafta sonları da yarım gün özel eğitim merkezine gidip görme engelli çocuklara yardım ediyordu. Kendi ailesini büyüdüğünde ikna etmiş ve babasından destek görmüştü fakat HyeBam'ın babasını ikna etmek aylarını almıştı. Fakat sonunda ikna edilmiş, iki ailenin ortasında kalacak şekilde bir ev tutulmuş, eşyalar alınmıştı. Şimdi ise o çatının altında, yeni açılacak olan beyaz sayfaya imzalarını atamalarına saatler kalmıştı.

Açılan kapı sesiyle düşüncelerinden sıyrılan HyeBam, heyecandan bayılacak gibi hissetse de belli etmemek için, gülümsemesini yüzünden eksik etmiyordu.

"Merhaba..." Duyduğu ses gülümsemesini soldururken, hafifçe yutkunmuştu. Karşısında duran beden usulca boğazını temizlediğinde, içimden bu günün güzelce bitmesi için dua etmeye başlamıştı bile.

"Biraz konuşabilir miyiz, HyeBam?" Micha'nın solgun sesi kulaklarını doldurduğunda, yanında olduğunu bildiği kardeşine dönerek konuştu.

"Bize biraz müsade et lütfen."

"Kapıdayım." Kız kardeşinin temkinli sözlerine karşın, başını salladıktan sonra bekledi. Micha'nın, düğün günü ona yapabileceklerinden korkuyordu fakat buna izin vermeyecekti. Bu mutlu gününün bozulmasına izin vermeyecekti ve Jungkook'un gelip onu korumasını da beklemeyecekti. Bugün, bu sorunu burada çözmeye kararlıydı, çünkü bir daha karşısına çıkmasını istemiyordu.

"Çok güzel olmuşsun."

"Hı?" Micha'dan beklemediği bir hareketti ve ne tepki vereceğini bilememişti. Ve başka bir şey demesine fırsat vermeyen Micha, konuşmasına devam etti.

"Sen zaten hep güzel olandın, şimdi bu gelinliğin içinde daha güzel olmuşsun. Sonunda istediğini elde ettin, mutlusundur." Micha'nın sakince konuşması HyeBam'ı şaşırtıyordu. Bu sefer sözü kendisi aldığında, sesinin titrememesine özen göstererek konuşmaya başladı.

"Teşekkür ederim. Ama bu benden çok, Jungkook'un isteğiydi. Ve evet, mutluyum. Çünkü görebildiğim tek şey, Jungkook'un bana olan sevgisi."

"Jungkook'a gelecek olursak.. Onu belki de senden daha fazla sevmişimdir Bam, bunu kimse bilemez. Ve onun için kötü bir şekilde olsa da mücadele ettim. Ama o her şeye rağmen seni seçti. Çok güzel olduğunu kabul ediyorum, görmüyor oluşuna rağmen işlerinde başarılısın da. Ayrıca sana defalarca kötü davranan birine, defalarca iyi davranacak kadar da iyisin. Yani, seni sevmesi için birçok neden vardı ve ben bunları yeni kabullenebildim. Ya da..." HyeBam cümlesini yarım bırakan Micha'nın konuşmaya devam etmesini beklerken, konuşmanın nereye gideceğini kestiremiyor ve bir an önce Jungkook'un gelmesini, düğünün başlamasını istiyordu.

EYE WANT YOU [ Jeon JungKook ] ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin