bi kusur bu denli kusursuz*

2.7K 166 9
                                    

Bir şehrin en güzel manzarasını izlemekten daha güzel şey varsa o da sevgi dolu bir kalbin gözlere yansımasını izlemektir. Ve hiçbir yalan gerçekten seven gözlere ulaşamaz. Çünkü sevginin değdiği bir yer tüm sahteliklere ve çirkinliklere kapısını kapatmıştır.

Defalarca kırılmış ve hırpalanmış bir kalbi sevmek her zaman daha iyi hissettir çünkü o kalp sana izlemen gereken yolu daima gösterir. Ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ilerlemez ve her zaman ne yapman gerektiğini bilirsin; koşulsuzca sevmek.

Üzerinde öfke dolaşan dillerin sebebi belki de hiç 'seni seviyorum, seni çok seviyorum' diye dönmediğindendi. Issız, kimsesiz yüreğe dokunan eldi yine aynı insanı uçurumlardan koruyan. Ve belki de içinde sızı ile yaşayan bir yürek anlardı asıl yaradan.

Kim bilir bir yara, yara bandından çok, başka bir yara ile iyileşirdi. Çünkü acı ikinci bir acıyla silebilirdi kendini.

Kasım nasıl hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Şu anda insanlar ne hissederdi? Kalbi ona sırtını dönmüştü, mantığı onu terk edeli çok olmuştu. Onu bir yerlere götürecek iz bulamıyordu.

Ayça gelmişti. Onu şu anki insan yapanlarda katkısı olan bir isim. Onu olduğu insana dönüştüren insandı bu isim. Her defasında daha fazla sevilmek isteyen, her defasında onun kafasındaki gibi bir insan olmasını isteyen, öfkesini yenmesini ve içindeki fırtınadan sıyrılmasını isteyen -hem de tek başına- bu sefer ne istiyordu? Yoksa hâlâ bir şeyler istemeye hakkının olduğunu mu düşünüyordu?

İnsan, gidince ardında bıraktığı enkazı gelince unutuyor muydu?  Yoksa gelmeyi gitmek kadar kolay mı sanıyordu? Sahi, gitmeye yüzü olanın gelmeye nasıl yüzü oluyordu?

Kasım sürekli bir şeyler karaladığı defterine bir cümle yazmıştı. Okul koridorunda ilerlerken bu cümleyi hatırladı. "Giden bir kere gider yaralanabilirim, gelirse ölebilirim, ama ölen de bir kere ölür."

Kasım her şeyi kaybetmişti, defalarca yaralanabilirdi ama bir kere ölürdü.

: geliyorum.

11. sınıfların olduğu katın koridoruna doğru ilerledi Kasım. Oldukça kalabalık ve gürültülüydü koridor. Ayça'nın arkadaşları onu sevinçle kucaklıyor, gülüşmeler sevgi cümleleri birbirine karışıyordu. Kasım arada belirli bir mesafe koyduktan sonra durdu ve onun yüzüne baktı. Hiç değişmemişti Ayça. Hiçbir şey değişmemişti, tek bir şey dışında: Kasım'ın ona bakışları. Donuk bir ifadeyle bir süre onu incelemişti. Zaten koyu olan gözleri derinliğini koruyordu. Dudakları sabit, yüz hatları gergin, kaşları çatık öylece kaldı. Daha sonra telefonu titredi, bu anonimdi. Mekanik bir hareketle cebindeki telefonu aldı ve hemen mesajlara girdi.

V: devam et, bekliyorum.

: hayır.

V: devam et Kasım. sana kendimi göstereceğim.

: hayır anonim. daha fazla ilerleyemem.

V: neyden korkuyorsun?

: hiçbir şeyden.

V: o zaman gel.

: sen gel. bu oyunu sen istedin, ben değil.

V: evet, ben istedim. sen de bozmadın. şimdi son yapacağın şey az daha ilerlemek.

Kasım kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Anonim Ayça'nın biraz daha arka tarafındaydı, onu herkesin içinde arkasını dönükken tanımıştı. Yanına gitmek için Ayça'nın yanından geçmesi gerekiyordu. Bunu hiç istemiyordu. Ama kendinden emin bir şekilde o tarafa doğru ilerledi. Adımları sanki bir çamura saplanmış gibi ağır ve yavaştı. Ayça'nın da bakışları Kasım'ı bulmuştu. Gülümsemesi donmuş ve büyük bir dikkatle inceliyordu Kasım'ı. Onun yanından geçerken adını seslendiğini duydu. Önce mıh gibi çakıldı zemine sanki. Hemen arkasındaydı Ayça.

Zaman durmuştu şimdi, herkes susmuştu, gülümsemeler donmuş, bakışlar üzerine yapışıp kalmıştı Kasım'ın. Anonime çevirdi gözlerini, o da tepkisizdi. Zamanı devam ettiren oymuşcasına, sanki bir şeyler söylemesi gerektiğini Kasım'a fısıldarcasına orada olduğunu belli etti anonim.

Kasım herkesin beklediği şeyi yaptı sonunda. Kafasını Ayça'ya çevirdi ve o delici bakışlarını yüzüne sabitledi, hiçbir şey söylemeden. Ayça bu bakışları tanımıyordu. Ayça bu Kasım'ı tanımıyordu. Ayça bu Kasım'ı hiç görmemişti. Çünkü insanlar gitme ve gelme süre zarfında hiç olmadıkları kadar farklı bir kişiliğe bürünürlerdi.

"Uzun zaman olmuş, nasılsın?" Ayça tebessüm etmeye çalıştı ama çekingenliğinin üzerini kapatamıyordu.

"Gördüğün gibi."  Kasım hâlâ ona bakarken, Ayça gülümsedi. Ama bu meydan okurcasına bir gülüştü.

"Sanırım artık kalp güzelliğiyle ilgileniyorsun."

"O ne demek?"

"Benden bahsediyor sanırım." Kasım refleks olarak kafasını yan tarafa çevirdiğinde ona tanıdık gelen bir ifadeyle karşılaştı. Kasım'ın gözleri belki de siyahın en karanlık tonu olan güzel gözlere çevrildiğinde aynı anda gözüne çarpan bir detaya takıldı. Anonim olduğunu anladığı kişi ona daha önce hiç karşılaşmadığı bir sıcaklıkla gülümsüyordu. Ama bu tebessümde bir şeyler vardı. Korku? Tedirginlik? Her an saklanma ihtiyacı hissediyormuşcasına kaçan gözler. Evet, bunların sebebi belliydi. Bir yanık izi. Ama genç kız öyle güzel gülümsüyordu ki, Kasım bu ize aldırış etmiyordu bile.

Kim bilir, belki de bir yarayı örten yüreği yaralı bir adamın gözleridir. Kusur, sevmeyi bilen ve güzel seven insanlar arasında sözü geçmeyen bir maddedir. Ne demiştik, yalan, sevmeyi bilen gözlere ulaşamaz.

Bir kusur da günlerdir, aylardır belki de senelerdir birbirine bakmayı bekleyen gözlere ulaşmak şöyle dursun, onlara değmiyordur bile.



Yorum ve beğenileri eksik etmeyin lütfen. iyi bakın kendinize. güzel geceler 🌹

kasım | textingWhere stories live. Discover now