biz daima güzel olanız,

2.9K 156 19
                                    

zamanın, mekanın, bir şehrin bilinmeyen bir yerinde birbirlerine açılmış yaralarla saatlerce oturdular. İçlerinden nasıl gelmişse öyle gülüp, öyle baktılar birbirlerine. Bu hikayede diğer bütün kavramların hiçbir önemi yoktu. Nasıl olması gerekiyor, nerede olmaları gerekiyor değil, nasıl hissediyorlar sorusunun cevabını arıyorduk.

"Yani istesen babanın yanına gidebilirsin?"

Kasım kafasını sallamakla yetindi, bunu istemiyordu. Ağabeyinin orada olması bile gitmemesi için bir sebepti. Ve uzun zaman sonra bu kadar huzurlu hissettiği birinin yanından gitmek istemiyordu.

"Senin yerinde olsam giderdim." Kasım yüzünü Vuslat'ın güzel yüzüne çevirdi. Gözleri bir neden ararmışçasına baktı gözlerine. Kız hemen devam etti.

"Yani, kendi durumumdan dolayı değil, babanın seni sevdiğini düşünüyorum. İçini rahatlatmak için veya gereksiz teselli vermek için değil ama bunu gerçekten hissediyorum Kasım. Hatta bana kalırsa ağabeyin de seni seviyor. Bunu ölsen söylemezsin ama sen de onu seviyorsun. Şartlar ve koşullar normal olduğunda herkes herkesi çok sever. Sadece çok fazla olay oldu Kasım ve bunların hiçbiri önlenebilir değildi. Bunlar için kendini suçlama."

"Ama önlenebilirdi Vuslat. Kusurlarımı kapatmak ve beni hatalarımla baş başa bırakmak çözüm değildi. Kendim debelenip durdum o çukurdan çıkmak için. Hiç de kolay olmadı. O, elinden gelen her şeyi yaptığını sanıyor. O, beni çukura itmediği için böbürleniyor ama marifet zaten itmemek değil çıkarmaktı, bunu hiç göremedi, hiç anlayamadı."

Kasım, birkaç dakika önceye kıyasla daha gergin ve öfkeli görünüyordu. Daha fazla konuşmak istemiyordu, sözcüklerin devamında iyi şeyler gelmeyecekti, biliyordu. Gözlerini çoktan kızdan kaçırdı ve gelen geçen insanları izlemeye başladı.

"Sana karışmış gibi görünmek istemezdim, canını sıktıysam özür dilerim. Sadece... Ne bileyim, böyle yaşamanıza üzülüyorum. O da oğluyla böyle olduğu için üzgündür eminim. Benim hatamı telafi edeceğim bir babam olsaydı... beni bekleyen... sanırım başka hiçbir şeyi düşünemezdim."

Kasım'ın öfkesi toz bulutu halinde kaybolup gitmişti. İşte bunu hissetmek çok tuhaftı Kasım için. Vuslat'ın elinde olmadan iyileştirici bir etkisi vardı onun üzerinde. Kasım elini onun omzuna dolayıp boynuna doğru çekti.

"Benim küçük kızım. Keşke koşup sarılacağın, seni bekleyen baban olsaydım. Keşke telafi edebileceğin hataların ben olsaydım. Keşke yanıp yıkılan ama bir mezardan daha etkili o ahşap ev olsaydım. Benim her parçam kül olsaydı da senin saçının teline zarar gelmeseydi. Bana seninle ilgili hiçbir şey kötü hissettirmiyor, özür dileme çünkü seni anlıyorum. Babam beni affetmeyecek. Eğer affedecek olsaydı burada kalmazdım hiç. Onun namını yerle bir ettim, yüzünü yere eğdim. Şimdi ne yaparsam yapayım toparlayamam. O yüzden buna alıştım, sen de bu halime alış olur mu?"

Kasım böyle zamanlarda karşı tarafa söylenecek söz bırakmıyordu, şimdi olduğu gibi. Vuslat yerinden memnundu; omzunda hissettiği el, eksik kalan dünyasını tamamlıyordu. Onu ailesinin yanında hayal etti, çünkü hiç söylemeyecek olsa bile, Kasım'ın bir yanı hep onlarlaydı.

Hava kararmaya başladığında, Vuslat'ın evinin olduğu sokakta yürüyorlardı. Kızın elini sıkıca tutmuş ve bunun kendisine hissettirdiği mutlulukla ilerliyordu Kasım. Ara sıra dönüp yüzünde nasıl bir ifade olduğuna bakıyordu.

"Beni izlemeni seviyorum." Kasım güldü.

"İzlemiyorum, gözüm değiyor ara ara işte." Vuslat da güldü.

"Gözünün değişini seviyorum." Şimdi ikisi de güldü.

"Daima güzel olana bakıyorum,"

"Ben mi daima güzelim?"

"Evet. Biz daima güzeliz, yan yana."

**

Evlerinin önüne geldiklerinde karşı karşıya durdular ve o sözlerin diz çöktüğü dakikalarda hoşçakal diyorlardı birbirlerine. Kasım avuçlarının ait olduğu yere yerleşti ve merhem olmak istercesine orada gezindi. Birbirlerine sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldılar.

Vuslat apartmanın içine girene kadar onu izledi çocuk, daha sonra kendi yoluna koyuldu. Yol kenarında duran durağa doğru ilerlerken cebindeki telefon titredi. Hemen elini cebine atıp gelen mesajı açtı.
Mesaj ağabeyindendi.

Kasım sertçe yutkundu, mesajı açtı.

Abim: Telefonuna bakmayacaksan ne diye yanında taşıyorsun?

Abim: Akşam tekrardan arayacağım.

Abim: Eline bir fırsat geçti.

Abim: Babam sana bir şans verecek.

Abim: Bir şartla.

Abim: Artık aklını kullan.

Abim: Şartı akşam söyleyeceğim.

kasım | textingWhere stories live. Discover now