7

2.4K 248 16
                                    

Sehun hastane odasındaki koltukta uyandığında güneş çoktan doğmuştu ve gördüğü manzara onun gülümsetmek için fazlasıyla yeterliydi. Jongin, Min Joon'un yatağına yatmıştı ve Min Joon babasının göğsünde mışıl mışıl uyurken ağzı hafifçe açıktı. Jongin'in bir kolu ise onun üstünde onu tutuyordu. Böylece bilinçsizce uyuyor olmasına rağmen oğlunun düşmeyeceğinden ve güvenliğinden emin oluyordu.

Sehun bu manzarayla daha önce defalarca karşılaşmıştı. Min Joon geceleri çok ağlayan bir bebekti ve Jongin, Min Joon Sehun'u uyandırmasın diye-beşiği onların odasındaydı- onu alıp oturma odasına götürürdü. Sehun ise sabah kalktığında onları bu pozisyonda koltukta uyurken bulurdu.

Sehun onları izlerken Jongin uyandı ve "Günaydın." dedi. "Kusura bakma uyuya kalmışım." diye ekledi.

Bu sözleri bir anda Sehun kalbini sıkıştırdı. Bu Jongin'in ilk kez bu şekilde uyuya kalışı değildi, bu Sehun'un ilk kez onları uyurken izleyişi değildi. Fakat Jongin'in uyandıktan sonra uyuya kaldığı için özür dilemesi bir ilkti. Jongin uyandıktan sonra onları izleyen Sehun'un gördüğünde gülümserdi. Sehun'un yakınına çağırırdı ve onun dudaklarına hafif bir öpücük kondurduktan sonra "Günaydın." derdi.

Sehun farkına bile varmadan bir damla göz yaşı yanağından aşağı süzüldü. Özlüyordu, kocasını özlüyordu, onu seven kocasını.

Onun ağladığını fark eden Jongin, Min Joon'u yavaşça yanına yatırdı ve hızlıca yataktan kalkıp Sehun'un önünde diz çöktü. "Neyin var Sehun? Neden ağlıyorsun?"

Sehun'un ağlaması şiddetlendi. Gerçeği bilmese bile onu teselli etmek için yine yanında olan oydu. Gözlerindeki endişe gerçekti. Kocasını kaybetmişti ama Jongin'i kaybetmemişti. Onun Jongin'i hala buradaydı.

"Kocam..." dedi Sehun göz yaşlarını elinin tersiyle sildikten sonra devam etti. "O Min Joonla bu şekilde uyumayı çok severdi. Ben hala onun yokluğuna alışabilmiş değilim. Bazen geceleri uyanıyorum ve yatağın diğer tarafının boş olması kalbimi acıtıyor."

"Bu yüzden mi Kris'in seanslarına gidiyorsun?"

"Evet. Ben onu çok özledim Jongin. Keşke onu geri getirebilmenin bir yolu olsaydı."

Jongin Sehun'u kendine çekip sarıldı. "Dayanmalısın Sehun, geçecek."

"Geçeceğine inanmak istiyorum." Tekrar eski güzel günlerimize kavuşacağımıza inanmak istiyorum diye düşündü.

Sehun kendini biraz daha iyi hissettiği için hastahaneden çıkış işlemlerini yaptı ve birlikte Jongin'in arabasına bindiler. "Evet..."dedi Jongin. "Evinin adresini söyler misin?"

"Evimin adresi değişmedi Jongin. Evlenince benim evimde oturduk, hala aynı."

"İyi de ben senin evine hiç gelmedim ki."

Sehun kaşlarını çattı. "Gelmiştin... Annem seni eve davet etmişti... Bizimle yemek bile yemiştin..." diye mırıldandı. Fakat Jongin ona hala anlamsızca bakıyordu.

"Oh... Bu olay beş yıl önceydi ama yaz aylarındaydı. Sense mart ayından sonrasını hatırlamıyorsun." Sehun'un gözlerinden bir damla yaş aktı. "Jongin.... Sen annemle tanıştığını hatırlamıyorsun. Annemi hatırlayan bir kişi daha eksildi bu dünyadan."

Sehun bir kez daha hıçkırarak ağlamaya başladı. "Sen annemle bir daha tanışamayacaksın. Biz senle o anıları bir daha yaşıyamayacağız."

Jongin'in parmakları Sehun'a uzandı ve göz yaşlarını sildi. "Önemli değil." dedi. "Anneni hatırlayamasam bile hala bana onu anlatmak için sen buradasın, hala onun hakkındaki hikayeleri dinlemek için ben buradayım. Onu hatırlayamasam bile onun hakkındaki hikayeleri dinlemek için buradayım. Hadi anlat bana annenle nasıl tanıştım?"

Sehun o anıyı hatırlamakla bile içinin ısındığını hissetti. Yine zorla birlikte göreve gönderildikleri günlerden biriydi. Bir şüphelinin evine gitmişlerdi. Adam kapıyı açmış ama polis rozetlerini görünce kapıyı suratlarına kapamıştı. Ev tek katlı olduğu için arka pencerelerden birinden kaçmak zor değildi. Hemen evin arkasına koştular ve sokağın başındayken pencereden atlayan adamı gördüler.

Kovalamaca devam ederken ikisi farklı sokaklara girmişti. Adamın önünü kesmeyi planlıyorlardı. Fakat planları Sehun'un atladığı duvardan düşmesiyle bozulmuştu. Adamı kaybeden Jongin onun yanına gelmişti.

"Neden bu kadar yavaşsın?" diye sormuştu. Sehun'un bileğini tuttuğunu fark edince sordu. "Hey! Sen iyi misin?"

"İyiyim." dedi Sehun. Fakat ayağa kalkmaya çalıştığında tekrar yere kapaklanmıştı.

"İyi halin bu mu?" diye onu azarladı Jongin ve elini uzattı. Sehun'un boş boş eline baktığını fark edince söyledi. "Akşama kadar senin keyfini bekleyemem. Tut da kalk."

"Yardımına ihtiyacım yok." diye tısladı Sehun.

"Hangisi daha utanç verici karar ver. Ya elimden tutarsın, sana yardım etmeme izin verirsin ya da seni omzuma atar öyle götürürüm."

Sehun gözlerini devirdi ve ayağa kalkmak için duvardan tutundu.

"Sana seçim şansı vermiştim. Bunun için beni suçlayamazsın." dedi Jongin. Sehun'u kolundan tuttuğu gibi tek hamlede omzuna kaldırdı.

"Hey! Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

"Sen niye bu kadar ağırsın?"

Tartışma ve çekişmelerle Jongin Sehun'u arabaya kadar taşımıştı. Onu resmen arabanın içine fırlattığında "Kemerini tak." diye emretti.

"Ne oluyor? Nereye gidiyoruz?" diye sordu Sehun Jongin arabayı çalıştırırken.

"Tabi ki hastaneye gidiyoruz."

"Gerek yok. İyiyim ben."

"Bunu seni düşündüğümden yapmıyorum. O ayakla işe gidersek herkes beni suçlar."

Sehun öldürücü bakışlarını ona gönderirken başka bir şey söylememişti. Jongin tüm söylenmelerine rağmen hastanede peşinden her yere gelmiş hatta onu evine kadar bırakmıştı. O zaman ilk kez Sehun, Jongin'in o kadar da kötü biri olmadığını düşünmüştü. Annesi Sehun'u eve bırakan Jongin'i gördüğünde onu eve yemeğe davet etmişti.

Jongin gelmemek için bahane uydurmaya çalışmasına rağmen annesinin üzerinde etkili olmamıştı ve Jongin annesine karşı o kadar saygılı ve kibar davranmıştı ki annesi onu çok sevmişti. Annesi sık sık Jongin'i tekrar eve davet etmesini söylemişti fakat Sehun her seferinde bu isteği geçiştirmişti. Annesinin Jongin'i bir daha görme fırsatı hiç olmamıştı.    

AmnesiaWhere stories live. Discover now