Aile

2.7K 157 11
                                    

Öğleden sonra gözlerimi araladığımda içeriden ateşli bir tartışmanın sesleri geliyordu. Normalde öğleden sonraya kadar uyuyamazdım. Yıllardır vücudum mesai saatlerine alışmıştı ve alarm kurmasam bile kendi kendime uyanabilir duruma gelmiştim. Bugün böyle olmasının sebebiyse dün gece doğru düzgün uyuyamamış olmamdı.

Önce düşüncelerim, sorularım ve şüphelerim uyutmamıştı beni. Daha sonra evde çıkan her ses ve tıkırtı paranoyamı en üst seviyeye çıkarmıştı. Evdeki yüksek sayıdaki yabancı nüfusu sürekli başıma bir şey gelmesi için potansiyel yaratıyordu sanki. 

Bana ihtiyaçları yokmuş gibi beni ortadan kaldıracaklarını düşünüp duruyordum. Evimi sahiplenmişlerdi. Belki de sadece evimi istiyorlardı. Bu çılgın soygun planı gerçekleşene kadar kalacakları bir yer lazımdı. Şifrelerimi biliyorlardı ve ölsem kimsenin umurunda olmazdı. Bunu da biliyorlardı. 

 Kimsesizdim.

Sabahın ilk ışıkları yavaşça havayı aydınlatırken yatakta dönüp duruyordum ki benimle konuştun. "Uyu artık, dönüp durma sesinden beni de uyutmuyorsun." O rahatsız kanepeye biraz daha yerleşmeye çalıştın. Ne kadar olabilirse o kadar işte. 

 Seni orada uyuttuğum için kendimden nefret ediyordum. 

 En rahat olacağımı düşündüğüm pozisyona girip öylece durdum. Nefes alış verişim bile yavaşlamıştı. Sırf sen rahatsız olma diye nefes almaktan bile korkuyordum sanki ve bu konuda tamamen bilinçsizdim. "Sana zarar vermeyeceğiz," dedin uykulu sesinle. "Kimse odana gelip suratına yastık basmayacak. Sen bize lazımsın. Sen bizden birisin."

Bütün kaslarım gevşerken duyduklarım beni rahatlatmıştı. Nasıl birden bire sizden biri olduğumu bilmiyordum ama o an bana zarar vermeyeceğinizi söylemen uykuya dalmama yardımcı olan tek şeydi. Şimdiyse içeride Allah bilir ne için tartışıyordunuz. 

 Çıplak ayaklarımı yumuşak halıma koyup yataktan çıktım. Gerindiğimde bütün kaslarım ağrıyordu. Kendimi bu kadar germemeliydim belki de. 

Banyoma girip işlerimi hallettikten sonra odamdan çıkıp çıkmamak konusunda biraz tereddüt ettim. Sonra aklıma geldi. Ben zaten kendi evimdeydim. Neden kendi evimde bir yabancı gibi çekiniyordum? Bu düşüncenin verdiği gazla kapıyı açıp salona emin adımlarla yürümeye başladım. 

Bu evin sahibi bendim. Bu duvarlar, bu halılar, bu koltuklar... Salonun halini gördüğümde ağzım açık olduğum yerde kaldım. 

 Bulaşıklar mutfak tezgahının üzerinde dağ gibi duruyordu. Pizza kutuları, boş burger kutuları yerlerdeydi. Kübra salonun köşesine serdiği matın üzerinde yoga ya da pilates tarzı bir şeyler yapıyordu. Burak televizyonuma bağladığı ve nereden bulduğunu bilmediğim playstation'u oynuyordu. Emir koltuğun bir köşesine tünemiş donmuş bir pizza parçasını kemiriyor ve sizi izliyordu. Sen ve Reis ise plan tahtasına çevrilmiş duvarımın önünde hararetli bir tartışma içindeydiniz. Kavga etme konunuz ise soygunun 5 dakika önce mi yoksa 5 dakika sonra mı başlaması gerektiği hakkındaydı. 

 Avuçlarımı gözlerime bastırıp ovuşturdum. Gördüklerimi sindirmek için bir kaç dakikaya ihtiyaç duymuştum ki Kübra iğneleyici bir sesle, "Prensesimiz uyanmış," diyerek seslendi. Elindeki havluyla kendini kuruluyordu. Bütün bakışlar üzerime döndüğünde huzursuzca yerimde kıpırdandım.

Hayır, burası benim evimdi. "Buranın hali ne?" dedim ölümcül bir sesle. 

Emir çiğnemeyi bıraktı. Burak oyununu durdurup bana doğru döndü. Kübra kurulanmayı bıraktı ve çok şükür sen ve Reis bağrışmayı kesmiştiniz. 

Bizden Biri  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now