Altın Anahtar

1.8K 139 10
                                    

"Biraz sessiz olun, çocuklar uyanacak," dedi annem. Osman amca sesini biraz daha düşürüp fısıldamaya başladı. 

"Size diyorum ki, hiç bir sorun çıkmayacak." 

 "Bilemiyorum, benim de şüphelerim var." dedi gözlüklü bir adam. Emir'in babası olmalıydı. 

"Hepimizin şüpheleri var," dedi Kübra'nın babası. "Ama yıllardır bunu planlıyoruz. Şimdi bütün her şey yolundayken sırf içgüdünüze ve korkularınıza dayanarak bu planı iptal edemezsiniz." dedi sinirli bir şekilde fısıldayarak. 

 "İptal edelim demiyorum," dedi annem suçlu bir sesle. Neden bu kadar üzgün geliyordu sesi? Yerimde biraz kıpırdandım, hepsi sustu. Bir süre sonra Ahmet amca devam etti.

"İptal edelim demiyorsun, biraz daha erteleyelim diyorsun Ayda. Bizim bekleyecek sabrımız kalmadı. Daha kaç yıl bu delikte saklanacağız?"

"Çocukları sığınağa yollayalım o zaman," dedi Emir'in annesi. "Orası daha güvenli." Uzun bir sessizlik oldu. 

 "Bütün endişeniz buysa Gurur onlara bakar, " dedi Osman amca. "Yeterince büyüdü." Sesindeki tatsızlığı o küçük yaşımda bile hissedebiliyordum. 

 "Anahtarı ona vermeli miyiz bilmiyorum," dedi babam. 

 "Gurur'un bunu yapabileceğini biliyoruz," dedi annem. "Ama ya geri dönemezsek? Orada kendi başlarına ne kadar kalabilirler ki?"

"Onlar suçlu değil," dedi Osman amca. "İstedikleri gibi hareket etmekte özgürler. Anahtarı nereye sakladınız?" Ortama bir sessizlik çöktü. Uyanık olan ebeveynlerin hepsi etraflarına bakıp onları dinleyen birileri olup olmadığını kontrol etti. Babam konuştu. 

"Kasanın anahtarı kardeşim Semra'nın bahçesinde gömülü. Şifreyi de Güneş'in kulağının arkasına dövmeledik." Sesi titriyordu. Ne kadar acıdığını hatırladım.

"Umalım da bu işin içinden sapasağlam çıkalım." dedi Emir'in babası depresif bir sesle.




"Hayır, uyandırmayın." dedin. Sesin uzaktan geliyordu. 

"Daha ne kadar uyuyacak abi?" dedi Emir kısık sesle. "15 saattir uyuyor."

"Rüyasında geçmişi görüyor," dedin. "Bölmek istemiyorum. Bir şeyler hatırlayabilir." Uyuduğum odanın kapısını sessizce kapattın. Soğuktu, çok soğuk. Yorganın içine gömülüp tepeme kadar çektim. İşte, öğrenmiştim. Anahtarın yerini de, şifrenin ne olduğunu da. Bütün gündüz uyumuştum. Gün ışığı görememiştim bile. Hayatım ne biçim bir noktaya gelmişti? 

"Gurur!" diye seslendim yatakta doğrulurken. Sesim karga gibi çıkmıştı, yüzümü buruşturdum. Elinde bir bardak suyla odama girdiğinde karanlıkta bile bütün detaylarını görebiliyordum. Üzerinde siyah kalın bir kazak vardı. Yer yatağımın üzerine oturup suyu uzattın. "İyi misin?"

Suyu kana kana içerken sana başımı salladım. "Öğrendim," dedim karnımdan bir gurultu geldiğinde. Gülümseyip başını salladın. "Öne karnını doyuralım, yemek yerken anlatırsın." Tuvalet ihtiyacımı karşılayıp biraz kaslarımı açtıktan sonra salona gittim. 3 gündür hasta bir şekilde uyuyordum zaten. Bir de üstüne 15 saat daha uyuyunca kafam kazan gibi olmuştu. 

 Yere sofra kurmuştunuz ve üzerinde peynir, zeytin, çay gibi temel şeyler vardı. Nedense hiç yabancılık çekmeden oturdum hemen sofraya. Bir yandan yerken bir yandan size rüyamda duyduklarımı anlattım. Dövmenin bahsi açıldığında Reis hemen yanıma yaklaştı ve sağ kulağımın arkasını incelemeye başladı. Rahatsız olmuştum ama karşı koymadım. Sol tarafıma da sen geçtin ve "Buldum," dedin. "Saçının içinde. Nasıl oldu da hiç birimiz bunu hatırlamıyoruz?"

Bizden Biri  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin