Güçlü

1.7K 131 4
                                    

"Hayır dedim hayır!" 

 "Ne demek hayır ya? Ağır geliyor diyorum anlamıyor musun?! Kaldıramıyorum artık! Ben de insanım!"

"İnsan olduğunu biliyorum ama bunu kabul etmezsen buradan çıkmana izin vermeyeceğim!"

"Gurur! Bana sesini yükseltme!"

"O zaman sen de ağırlığını yükseltmeme izin ver, daha ağırını kaldırmaya başlamazsan güçlenemezsin." Gözlerimi devirip yanına geldim ve belimdeki ağırlıkların üstüne bir kaç küçük ağırlık daha koymanı izledim. Leş gibi terliydim ama rahatsız oluyormuş gibi görünmüyordun. 

Beni uyutmanın üzerinden 2 gün daha geçmişti. Günlerden pazartesiydi ve büyük güne tam 7 gün kalmıştı. 2 gündür dibimden ayrılmayıp beni sürekli çalıştırıyordun ve ben bayılma noktasına ulaşmak üzereydim. 

 O geceden sonra anılarım tam olarak yerine oturmasa da eskisine göre daha sık gelir olmuştu. Bir noktada hepinizi oturtup konuşturmalıydım çünkü hala ne olduğuna anlam veremiyordum. Belki boşlukları siz doldururdunuz.

Yere çömelmiş bir şekilde belimdeki ağırlıklarla yürürken dayanamayıp sana azıcık açılmaya karar verdim. "Ben... Bir şeyler duyuyorum bazen." Yerlerde süründüğüm için sana bakamıyordum ama tek kaşını kaldırdığını tahmin edebiliyordum.

"Ne gibi şeyler? Deliriyor musun?"

"İlk başta ben de delirdiğimi düşünmüştüm ama daha sonra sürekli olmaya başladı ve her şey kesik kesik hiç bir şey anlayamıyorum. Senin adın bolca geçiyor ve Osman amca diye biri. Geçen gün Bekir'le Hüseyin Töremen'in konuşmasını dinlerken orada da Osman diye birinin adı geçti. Baban mı o?" dedim yere yıkılarak. Daha fazla yapabileceğimi düşünmüyordum. Gelip ayağının ucuyla kıçımı dürttün ve kalkmam gerektiğini söyledin. 

 "Demek ki vücudunla beraber kafan da güçlenmeye başladı." dedin ama sorduğum soruların hiç birine yanıt vermediğini fark etmediğimi sanma. "Bana bir şeyler açıklayacağını umuyordum," dedim nefes nefese ama senden hiç bir cevap alacağım yoktu değil mi? Her şeyi kendi kendime çözmemi bekliyordun. 

"Kafamı sert bir yere vursam her şey yerli yerine oturur mu acaba?" dedim sana tekrar yem atarak.

"Sanmam," dedin sıkkın bir sesle. En sonunda dayanamayıp yere uzandım. Bitmiştim. Bu kadardı. Gelip tepeden bana baktın. Çoğu insana aşağıdan bakınca çekici görünmez genelde. Gıdığı çıkar, ne bileyim yanakları sarkar. Sende bunlar yoktu. Sen hala çekiciydin. Bir süre bana baktıktan sonra yanıma oturup bağdaş kurdun. "

Ne gördüğünü anlat, ben de sana yardımcı olmaya çalışayım." Kalkıp ben de karşısında bağdaş kurdum. 

"Eh, tamam bunu dediğine göre benim ailemi tanıyorsun. Anlaşılan benim ailem de senin aileni tanıyor. Buraya kadar her şeyi anlayabiliyorum ama sorularım var Gurur," dedim sana. Her şeyi anlatmak istediğini görebiliyordum, belki de bazı şeyleri bilirsem bu soyguna hazırlanmam daha kolay olacaktı ama sen bana söyleyemezdin. Neden bana söyleyemezdin?

Başını sallayıp söylediklerimi onayladın. Ne düşüneceğimi bilemedim. Demek ki çok uzun zaman önce yine seninle bu şekilde beraberdik. Peki ben neden evlatlık verildim? Neden ayrı düştük? Peki ya neden bu kadar yıl sonra beni buldunuz? Beni bulduktan sonra bankacı olduğumu öğrendiniz ve bir soygun planı mı yapmaya karar vermiştiniz? Sorularımı tek tek sıralamaya karar verdim.

"Peki ben neden evlatlık verildim? Ailem nerede?"

Başını iki yana sallayıp reddettin. "Buna cevap veremem."

Bizden Biri  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now