Ep 8

84 30 0
                                    

Pole'un üzerine en uygun kıyafetlerimden giydirerek dışarı çıkarmıştım. Her ne kadar giydirecek bir şeyler bulmuş olsam da evimde hiç kadın ayakkabı yoktu.

Bu nedenle de yan evdeki yaşlı teyzeden terlik vermesini rica etmiştim. Biraz tuhaf karşılasa da seve seve vermişti.

Her ne kadar komik görünse de, komik göründüğünün farkında olmaması ayrı bir komikti.

Pole ise hayatım boyunca hiç yapmadığım bir şeyi yaptırmıştı bana. Fakültenin dekanını arayarak hasta olduğumu ve bugün gelemeyeceğimi söylemiştim. Şanslıydım ki saygıyla karşılamıştı.

Şimdi de onu bir mağazaya sokmuştum. O kadın kıyafetlerine tuhaf bir şekilde bakıyordu, mağazadaki çalışanlar ona tuhaf bakışlarla bakıyordu, bende Pole'a tuhaf bakışlarla bakan çalışanlara tuhaf bir şekilde bakıyordum.

Bir kadın yanıma gelerek selamladı ve gülümseyerek konuştu.
"Buyurun efendim."

Elimle önümde dikilen Pole'u işaret ederek onun merakını giderdim.

"Onun için bir şeyler alacağım. En güzellerini görmek istiyorum."
"Tabi, bu taraftan."

Kadın gülümseyerek eliyle koltukların olduğu yeri işaret etti. Pole ise benden önce onun peşinde takılmıştı.

Ellerimi ceketimin cebine sokarak arkasından baktım. Dünyaya düştüğünden beri ilk defa dışarı çıkıyor olmasının verdiği heyecan beni gülümsetmişti.

Mağazanın rahat koltuklarından birine oturarak bekledim. Pole ise beklenmedik bir şey yapmıştı. Ona eşlik eden çalışanın yakınına kadar girerek onu incelemeye başladı.

Kadıncağız onun bu hareketine karşılık ister istemez irkilerek geri çekildi. Sakince derin bir nefes verdim ve kadına doğru konuştum.

"Biraz heyecanlı da... Lütfen ona takılmayın ve işinizi yapın."
"Peki efendim."

Kadın yeniden gülümseyerek Pole'u kabinlere yöneltti. Birkaç kişi de onunla birlikte gitmişti.

Uzun dakikaların ardından Pole'u hazırladıkları gibi önüme getirdiler. Ona verdikleri ilk elbiseye baktım. Sonradan dudaklarımı büzüp fikrimi açıkça dile getirdim.

"Fazla çocuksu."
Onları geri gönderdiğimde Pole da arkalarından gitti.

Etrafı inceliyordum ve diğer çalışan kadınların beni süzdüğünü fark ettim.

Onlara doğru baktığımda hızla önlerine döndüler ve bir işle meşgul olmaya çalıştılar. Belki de ben öyle hissetmiştim emin değilim.

Tekrardan kabin tarafından bir hareketlilik olunca, kafamı Pole'a doğru çevirdim. Bu sefer daha değişik giydirmişlerdi.

Kısa bir şort ve üzerine salaş bir tişört. Onu süzmeyi bitirdikten sonra gülümsedim ve kafamla reddettim.

"Bu fazlasıyla güzel ancak sıradan. Başka bir şeyler istiyorum."

Yeniden geri gittiler. Çalışanları ve Pole'u fazlasıyla yorduğumu hissediyordum ancak bir şeyler alacaksam, para vereceksem en iyisi olmasını isterdim.

Ya da en azından içime sinen bir şeyler. Bu sefer gelmeleri on dakikadan fazla sürmüştü ve ister istemez meraklanmıştım.

Pole kabinden çıktıktan sonra önüme kadar yürüdü ve gülümsedi. Bakışlarıyla bana 'nasıl olmuşum' iması yapmıştı. Her ne kadar muhteşem görünüyor olsa da kafamla reddettim.

"Fazla açık. Değiştirin."
Çalışan kadın kafasıyla onayladı ve içeri geri girdiler.

Pole hazırlanırken ayağa kalkıp mağazaya bir göz attım. Gözüme birkaç şey kestirdim ve beklemeye başladım.

Eğer bu sefer de beğenmezsem kesinlikle benim istediğim şekilde hazırlatacaktım. Pole yavaş bir şekilde önümde durunca ellerini önünde birleştirdi ve kendisi sordu bu sefer.

"Nasıl olmuş Yoongi? Güzel olmuş muyum?"

O böyle sorduğunda yapacağım yorumları da unutmuştum. Ellerimi cebime koyarak kafamı yana yatırdım ve kıyafetinin değerlendirmesini yaptım.

Kafamı yavaşça aşağı yukarı sallayıp değerlendirmemi bitirdim.

"Fena sayılmaz ancak fazla kadınsı görünüyorsun. Dikkat çekmen daha doğru olur Pole. O yüzden senin için kendim bir şeyler seçeceğim."

Çalışan merakla yanıma geldi. Ona mankenin üzerindeki kombini işaret ederek konuştum. Aslında en başından beri aklımda bu vardı ancak bana önerecekleri kıyafet kombinlerini de görmeyi istemiştim.

Sonuç? Yine aklımdakiler zaferi kazandı.
"Aynı kombini istiyorum. Hem de hemen."

Kafasıyla onaylayarak Pole'u kabine doğru çekiştirdi. Birkaç dakika daha bekledikten sonra hızla yanıma gelmişti.

Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle bana doğru yürüyüşünü izledim. İşte böyle daha güzel gözüküyordu.

Hem güzel, hem de sade gözüküyordu. Sade şıklık her zaman daha göz alıcıdır.

"Şimdi nasıl olmuş?"
Hem kafamla hem de elimle onay verdim.

"İşte şimdi harika gözüküyorsun."

Arkasında duran çalışana dönerek içten bir gülümseme sundum.
"Bunu alıyoruz."

Ardından Pole'un elinden tuttuğum gibi kasaya yöneldim. Kıyafetlerin parasını ödeyip hızla mağazadan ayrıldım.

Pole merakla elini çekene kadar ellerini tuttuğumu unutmuştum. Yine o çatık kaşlar...

"Onlara neden kağıt verdin Yoongi?"
Sorduğu soruyla birlikte kahkaha attım. Etraftaki insanlar yavaşça bana baktıktan sonra önlerine döndüler.

İnsanları rahatsız ederek gülecek kadar neyi bu kadar komik bulduğumu merak etmiş olmalılardı.

Elimi ağzıma götürerek gülmemi bastırdım ve hala bir yanıt bekleyen Pole'a baktım.

"Ona para deniyor. Paran yoksa dünyada yaşaman güçleşir. Her işini parayla halledersin. Üzerindekileri almak için de para vermem gerekiyordu."

Eliyle üzerindekileri çekiştirerek sordu.
"Bunlar o küçücük kağıt parçalarıyla eş değer mi yani?"

Elinden tutarak gülümsedim.
"Hadi birkaç ayakkabı alalım senin için."
"Onun giydiği gibi yüksek olanlarından mı!"

Gözlerimi kısarak dudaklarımı ısırdım. Seo Jin'in giydiği topukluları giymesini sağlıklı bulmuyordum.

Hem fazla hareketli bir yapısı vardı, hem de daha önce hiç topuklu giymemişti. Kendini incitmesi kaçınılmaz olurdu.

"Daha çok sportif ayakkabılara bakacağız."
"Sportif?"

Sorusuyla birlikte kafamı aşağı eğdim. Birkaç saniye kaldırmadığım için merakla kolumu dürtmüştü. Yine hiçbir tepki vermemiştim.

Bu sırada ona kocaman bir sözlük almayı ve en kısa zamanda o sözlüğü ezberlemesini ödev verebilirdim değil mi?

Böylelikle bu kadar soru sorması gerekmezdi. Kafamı kaldırarak gülümsemeye çalıştım.

"Yani gördüğün ince topuklu ayakkabılar yerine, yere daha yakın olan ve güvenilir ayakkabılar. Hem onlarla hareket etmek daha kolay."

"O halde hadi gidip bana onlardan alalım!"

Eliyle ileriyi işaret ederek bağırmıştı. Bu sefer insanların dikkatini onun çekmesi, benim ceketime daha da sıkı sarılıp kafamı insanlardan gizlemeye çalışmamla sonuçlanmıştı.

Pole ise sol koluma sıkıca sarılmış, nereye bile gittiğini bilmeden beni sürüklemeye çalışıyordu. İyi de ayakkabı mağazaları ters istikamette.

Kutup Yıldızı #Wattys2019Where stories live. Discover now