Ep 22

96 28 0
                                    

Kafamı kağıtlardan kaldırdıktan sonra geriye doğru esnedim. Gözlerimi ovuşturduğum sırada aşağıdan gürültüler gelmeye başlayınca kaşlarım çatılmıştı.

Hızla yerimden doğruldum ve salonda tahminen en değer verdiğim vazonun kırıldığını işittim.

Zaten salonda tek bir vazom vardı, o da az önce söylediğim gibi en sevdiğim vazom! Kapıyı açarak kafamı koridora uzattım ve bağırdım.

"Pole! Ne yapıyorsun aşağıda?"

Ondan herhangi bir yanıt gelmeyince meraklanarak merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden inerken de ona seslenmeyi ihmal etmiyordum.

"Pole sana diyorum, duymuyor musun beni?"
Salona vardığımda sadece vazomun değil, bir çok eşyanın yere saçıldığını gördüm.

Ona araştırma yapması için izin veriyordum ancak bu ortalığın hali de neydi! Üstelik kendisi neredeydi?

"Pole!"
Hızla önümde beliren Pole'a karşı ürpererek geriye adım attım.

Ani bir şekilde önümde belirmemeliydi. Tam bu konu hakkında uyarmak ve evin dağınıklığı için kızmak adına dudaklarımı aralamıştım ki kollarımdan tuttuğu gibi kapıya ittirdi.

"Git buradan Yoongi."
Kendi evimden gitmemi mi istiyordu? Ama neden?

"Bir açıklama yaparsın diye düşünüyorum en azından? Evimin bu hali ne?"
"Yoongi git lütfen!"

Aynı telaşla konuşmuştu. Tamam yüzündeki ifade gerçekten korktuğunun göstergesiydi. Eve biri mi girmişti diyeceğim, geçen hırsız sandığı Hoseok'u beter etmişti.

Bundan korkmazdı. İyi de olmuştu? Ben tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki televizyonun yanında beliren bedenle gözlerimi büyüttüm.

Bu da kimdi!
"Merhaba Yoongi..."

Beden Pole'u taklit ederek dalga geçtiğinde kaşlarım iyice çatılmıştı.

Pole'un beni kapıya sürüklemesinden kurtularak ellerimi belime koydum, aynı şekilde merakla Pole'a baktım.

Şuana kadar herhangi bir açıklama yapmamış olsa da zihnimde bir şeyleri oturtmaya çalışıyordum.

"Vindemiatrix... Yoksa biricik insanına kim olduğumu henüz söylemedin mi?"
"Git buradan Hamal!"

Pole aynı sinirle ona doğru bağırdığında kaşlarım çatıldı. Ardından hemen sonra Jimin'in söyledikleri zihnimde yankılanmaya başlamıştı.

Hatırladığım cümleler sağ olsun, kafamdaki yapbozun parçaları şimdi daha net oturmuştu işte.

"Yalnız bilmen gereken bir şey var Yoongi. Onu çağıracaksan bazı sonuçlara katlanman gerekecek."
"Ne gibi sonuçlar?"

Gözlerimi kırpıştırarak gerçek olup olmadığını kontrol ettim ancak karşımdaki beden gayet de gerçek olduğunu haykırıyordu.

Endişelenmemin başka bir nedeni de Pole'un gözlerindeki korkuydu.

Onunla tanıştığımdan bu yana daha ilk defa bu kadar korktuğuna şahit oluyordum. Kendi için korktuğunu hiç sanmıyordum, daha çok benim içindi bu korku...

"Hamal'ı da dünyada indirmiş olursun. UY Scuti her ne kadar kalkanı işaret ediyor olsa da, onunla birlikte gökyüzünden kaçış kapısını kullanarak kaçan Hamal da senin peşinden gelecektir. Kapıyı bir kere açarsan, oradan çıkan tek kişi Uy Scuti olmaz."

Dudaklarımı aralayarak hala televizyonun yanında dikilen ve bana doğru sırıtan Hamal'a baktım. Şaşırılacak bir şey yoktu değil mi?

Sonuçta benim peşimden geleceğini biliyordum. Kağıtta yazan sözleri söylerken, başıma geleceklere karşılık sorumluluk alacağımı da dile getirmiştim. Kaşlarımı yukarı kaldırarak derin bir nefes aldım.

"Sen o musun?"
"O'dan kastın nedir insan? Senin sonun mu? Ta kendisiyim!"

"Hamal da bir yıldız. Gaddarlık ve acımasızlığı ifade eder. Eğer Güneş ile birleşiyorsa ölüm ile sonuçlanacak çekişme ve ihtirası anlatır. Özüne ulaşabilmek için bilmen gereken tek şey gizli adı olan Alpha Arietis. Senin peşinden geleceği için özünün ismini unutmasan iyi edersin. İşine yarayacaktır."

Ondan hemen sonra Pole önüme geçerek bağırdı. Benden daha kısa olan bedeniyle önüme geçse bile ne kadarımı arkasına saklayabilirdi ki sersem...

"Yoongi'den uzak duracaksın. Ona zarar vermene izin vermem."

Önümdeki Pole'un koluna dokunarak yanıma geçmesini sağladım. Onun beni koruması isteyeceğim son şey olurdu. Hamal yeniden konuştu.

"Özün olsa bile benimle savaşamazsın Vindemiatrix. Eskisi kadar güçsüz olduğumu düşünüyorsan yanılıyorsun."
"Onun adı Pole."

Kendimden emin ve sert bir ses tonuyla araya girdim. İnsan halimle onun karşısında neyin özgüveniyse bu... Pole kolumdan tutarak benimle konuştu bu sefer.

"Onunla iletişim kurma."
"Neden öyle diyorsun Vindemiatrix? Belki ben Yoongi ile tanışmak için can atıyorum."

Hamal benim yerime konuştuğunda ona doğru bir adım atarak yumruğumu sıktım. İnsanın canını sıkan yıldızlar da olabiliyormuş demek ki.

"Onun adı Pole dedim."
"Bak ne diyeceğim Yoongi... UY Scuti ile bir anlaşma yaptınız değil mi? Anlaşmaya göre bana değerli bir şey vermen gerekiyor."

Kaşlarımı çattım.
"Anlaşma yaptığım doğru ancak anlaşmada hayatımın yarısını sana vereceğim söylenmedi. Nereden emin olabilirim."

Dediğimde Pole yine araya girdi.
"Tabi ki ona hayatının yarısını falan vermeyeceksin! Erkenden ölmene izin vermeyeceğim."
"Pole..."

Fısıldasam da beni dinlemeden hızla önüme geçerek Hamal'a doğru ilerledi ve yakasından tutup bağırmaya başladı.

"Galaksiye geri dön yıldız kardeşim. Burada seni istemiyoruz, sen buraya ait değilsin."

"Sen fazlasıyla alışmışsın insanlara. Sende buraya ait değilsin unuttun mu? O insan sana her ne kadar insanmışsın gibi davransa da hayallerini yıktığım için üzgünüm Vindemiatrix. Çünkü sen insan değilsin. Anladın mı? Değilsin."

Hamal sırıtarak son cümlelerin üzerine baskı yapmıştı. Pole'u üzmek için yaptığı bu kadar aşikarken sinirlenmem için bir sebep söyleyin bana?

O çocuk derhal buradan gidecekti. Ben gönderecektim, doğru duydunuz. İnsan halimle ben gönderecektim.

Hamal yakasındaki narin ellerden kurtularak işaret parmağını benden tarafı uzattı ve sırıttı.

"Yoongi anlaşmaya uymak zorunda. Gerekiyorsa zorla hayatının yarısını bana verecek, gerekiyorsa da alana kadar yakasında olacağım. Beni tanımış olman gerekiyor."

Derin bir nefes aldım.
"Seni gökyüzüne geri yolluyorum."

Söylediğim şeyle ikisi de bana baktığında Hamal büyük bir kahkaha patlattı. Bana doğru bir adım atarak sırıttı.

"Dua mı edeceksin yoksa?"
"Hayır bunu yapacağım."

Diyerek gülümsedim ve bende elimdeki kozu kullandım. Cebimden çıkardığımda sembolü ona doğru tutarak söylemem gereken şeyi söyledim.

"Alpha Arietis..."
"Sen!"

Hamal kükrese de üzerime doğru gelemeden toz olmuştu.

Pole ağzı açık bir şekilde bana bakıyorken aynı soruyu sordu.
"Sen bunu nereden biliyorsun?"

Kutup Yıldızı #Wattys2019Onde histórias criam vida. Descubra agora